Seyir Defteri #143 : The Four Feathers

Selamlar! Sıcak bir Temmuz gününde daha da sıcak bir yere gidip hayatta kalma mücadelesi verelim haydi.
Daha önce de sayısız kez ekrana ve beyaz perdeye aktarılan eser Alfred Edward Woodley Mason'ın 1902 yılında yazdığı aynı adlı kitaptan uyarlanmış ve dilimize Dört Cesur Arkadaş olarak çevrilmiş (filmin diğer uyarlamaları ise 1915, 1921, 1939, 1955 ve 1978'de yapılmış). Heath Ledger başrolünde olduğundan yıllar önce izlemiştim gene bu filmi.
Hintli yönetmen Shekhar Kapur'un kamera gerisinde olduğu filmin oyuncuları Heath Ledger (The Patriot ve Casanova), Wes Bentley, Kate Hudson, Djimon Hounsou, Rupert Penry-Jones, Kris Marshall, Michael Sheen ve tıpkı sevgili Heath Ledger gibi genç yaşta hayatını kaybeden İngiliz manken Lucy Gordon. 130 dakikalık uzun ve oldukça sıcak bir film The Four Feathers.
Cesaret, arkadaşlık, mücadele ve hayatta kalma fikirlerine farklı açılardan bakmanızı sağlayacak olan hikayemiz 1885 yılında İngiltere'de geçiyor. Ülkeleri için her şeyi yapmaya hazır genç adamlar uzun yolculuklarının henüz başındadırlar.
Dönem itibariyle en güçlü ülke üzerinde güneş batmadığı söylenen İngiliz imparatorluğu. Eğitimini tamamlayan genç İngiliz subayı Harry Faversham (Heath Ledger) babası ve silah arkadaşlarının katıldığı büyük bir baloda Ethne Eustace (Kate Hudson) ile nişanlanır.
Harry'nin mensup olduğu birliğin İngiliz General Charles George Gordon'u kurtarmak için Mısır yönetimindeki Sudan'a gönderilceğini duyurulunca, genç Harry Faversham'ın savaşa gitme konusunu yeniden düşünür. Ciddi çekincelere sahip olan Harry görevinden istifa eder; arkadaşlarını yalnız bırakmıştır.
Harry'nin ordudaki görevinden istifa etmesi üzerine babası General Faversham (Timothy Pigott-Smith) onu reddeder. İstifasını korkaklık olarak algılayan üç arkadaşı; Jack Durrance (Wes Bentley), Tom Willoughby (Rupert Penry-Jones), Edward Castleton (Kris Marshall) ile nişanlısı Ethne, ona küçük bir kutu gönderirler.
Kutuda -her birinden gelen- korkaklığın sembolü olan dört beyaz tüy vardır. Ethne bununla da yetinmez ve Harry'i çok sevmesine rağmen nişanlarını bozar.
Bu olay üzerine Ethne ve Jack Durrence birbirine yakınlaşmıştır.
Harry kendini ve düşüncelerini ifade etmeye çalışsa da dinleyen olmaz ve çok kısa bir sürede yüzüne bakılmaktan imtina edilen birine dönüşüp toplundan dışlanır. Babası bir savaş kahramanı olan Harry sivil yaşamında yapayalnız kalmıştır. Birlik ise görev yerine gitmek üzere ayrılır.
Burada bahsedilen vazife İngiliz ordusunun ünlü Nil Keşfi (Gordon Relief Expedition olarak geçiyor kaynaklarda, eh keşif adı altında sömürecek yeni yerler lazım malum). Harry de artık normal vatandaş olarak ancak gizlice arkadaşlarının peşinden Mısır-Sudan istikametine gitmek üzere onların peşinden yola çıkar.
Harry, en iyi arkadaşlarının ve eski alayının isyancılar tarafından saldırıya uğradığını öğrenir. Tek başına Sudan'da ne yapamayacağını önce bilemese de bir savaşçı olan Abou (Djimon Hounsou) ile ittifak kurar ve kendini -o güzelliği ve ten rengiyle pek mümkün olmasa da- Arap kılığına sokar.
Harry, Abou'yu arkadaşlarının varış yerlerinin kuşatma altında olduğu ve muhtemelen bir saldırı olacağı konusunda uyarması için uğraşır. Korkak olmakla suçlanan Harry Feversham dünyanın bu saçma noktasında cesaretin anlamını anlayacağı bir serüvene başlar. Adeta bir isyancı gibi onları izler, hatta onların önündedir.
Canı kadar sevdiği arkadaşları resmi vazifelerine devam eder, bu sonsuz çölde ölüm yaşamın ve görevin bir parçasıdır. Acaba yolları kesişecek midir?
Heath Ledger öldüğü ve Batman evreninden anlamadığım için izlemeyeceğimi söylediğim The Dark Knight filmini bile izledim, hem de dört kez, o da şimdilik. Hasretinden filmler eskittik be Heath...
Heath Ledger için izlemenizi öneririm. Bir sonraki yazıda görüşürüz!

Yorumlar

Bunları Okumuş Muydun?