Seyir Defteri #150 : Napoléon

Selamlar! Tarih boyunca gelmiş geçmiş en ünlü asker, taktisyen ve devlet adamlarından biri olan küçük İtalyan devi Napoleon Bonaparte'tan bahseden bir mini dizi bugünün konusu. Ve Napoleon Bonaparte tam 254 yıl önce bugün dünyaya gelmiş, güzel tesadüf :)
Napolyon demek çılgınlık demek, malumunuz tımarhanelerde daima kendini Napolyon zanneden birileri bulunur :) Bu yıl büyük usta Ridley Scott gerçek ve tam İtalyanca adı 'Napoleone Buonaparte' olan bu ilginç adamın hayatını başrolde Joaquin Phoenix ile beyaz perdeye aktarıyor ve ben de takdir edersiniz ki sabırsızlanıyorum.
Ridley Scott yönetmen olarak bizlere kalan son sanatkarlardan; neredeyse 85 yaşında ve hala kamerasının başında. Tüm bu hastalık-korona zamanlarında bile çalışıp ortaya koyduğu son işlerinden The Last Duel'i izledim, beğendim ve blogda da yazacağım, The House of Gucci de bana hitap etmese de izlediğim, iyi kadrolu güzel bir filmdi. Joaquin Phoenix'i ise Joker ile tanıyıp sevenlerden değilim, benim için o Gladyatör'deki hiç sevilmemiş Commodus'tur, U-Turn'de aniden ekranda beliren manyak TNT'dir, canım benim :)
Şimdi tarihçi değilim, Napolyon dönemi de haliyle benim uzmanlık alanım değil. Ancak zamanında Napolyon hakkında birçok şey okumuştum. Bugün önereceğim dört bölümden oluşan mini dizi 2002 yapımı ve her bir bölüm buçuk saatlik yani birer film gibi olmuş diyebiliriz, toplamda yaklaşık altı küsür saatlik doyurucu bir seyir sunuyor.
Her bölüm hayatının belli bir aşamasını anlatmış, ilk bölüm 1875-1800: Le Chant du Départ (Ayrılığın Şarkısı), ikinci bölüm 1800-1807: Le Soleil d’Austerlitz (Austerlitz'in Güneşi), üçüncü bölüm 1807-1812 : L’Empereur des Rois (Kralların İmparatoru) ve dördüncü bölüm 1812-1821 : L’Immortel de Sainte-Hélène (Saint-Helen'deki Ölümsüz). Dizi 'Efsanevi Bir Hayat' mottosunu kullanmış.
Her bir bölüm on milyon kişi tarafından izlenmiş oldukça başarılı bu diziyi yanlış hatırlamıyorsam dublajlı biçimde TRT'de izlemiştim yıllar önce (evet TRT eskiden böyle bir kanaldı, kendi bünyesinde nitelikli yapımlar çeker, propaganda yapmaz, yurtdışından da seçkin ve başarılı eserleri yayınlardı) ve tadını çıkarmayı başarmıştım. Eğer bugünlerde izlemek isterseniz sevgili Sezonlukdizi yüklemiş durumda, buyrun bakın derim.
Yönetmen koltuğunda Kanadalı Yves Simoneau var. Kadro fazlasıyla zengin. Christian Clavier (Napoléon Bonaparte), Isabella Rossellini (Joséphine de Beauharnais), Gérard Depardieu (Joseph Fouché), John Malkovich (Charles Talleyrand), Anouk Aimée (Letizia Bonaparte), Heino Ferch (Armand Augustin Louis de Caulaincourt), Sebastian Koch (Marshal Jean Lannes), Ennio Fantastichini (Joseph Bonaparte), Yves Jacques (Lucien Bonaparte), Alexandra Maria Lara (Kontes Marie Walewska), Toby Stephens (Rus Çarı 1. Aleksandr), Mavie Hörbiger (Avusturya Prensesi Marie Louise), Marie Bäumer (Caroline Bonaparte), Claudio Amendola (Marshal Joachim Murat), Julian Sands (Klemens von Metternich), Ludivine Sagnier (Hortense de Beauharnais), John Wood (Papa 7. Pius), Natacha Amal (Madame Bertrand), Charlotte Valandrey (Madame Coigny), Florence Pernel (Thérésa Tallien), Jessica Paré (Eléanore Denuelle), Tamsin Egerton (Lucia Elizabeth Balcombe), David La Haye ( d'Enghien Dükü Louis-Antoine-Henri de Bourbon-Condé), David Francis (Sir Hudson Lowe), Jacky Nercessian (Napolyon'un kişisel koruması Roustam Raza), Guillaume Depardieu (Jean-Baptiste Muiron), Alain Doutey (Mareşal Michel Ney), Serge Dupire (Pierre Cambronne), Philippe Volter (Paul Barras), Vincent Grass (İspanya Kralı 4. Charles).
Ayrıca belirtelim ki yapıldığı dönem itibariyle tam 46 milyon dolar maliyeti var (bugün için bile fazlasıyla büyük bir miktar) hiçbir masraftan kaçınılmamış, görsellik üst düzey. Dikkatimi en çok çeken ve öne çıkan noktalardan biri, tüm bu süreçte birkaç ülkeyi bir araya getiren, Fransa'nın önderlik ettiği siyasi birliğin, Fransız bakış açısını yansıtmasına rağmen aslında tarihsel olarak gerçeğe yakın bir çalışma oluşturması için çabalanmış.
Takdir edersiniz ki Napolyon Bonapart, dünya tarihinde tasavvur etmenin zor olduğu en büyük tarihi kişiliklerden biridir. Günümüzde bile yaptığı savaşlar hala askeri akademilerde eğitim konusu. Çağdaş fikirlere ve savaş meydanında ilginç taktiklere sahip parlak bir askeri komutan.
Siyasi kargaşadan bıkmış Fransa'ya sağlamlık ve istikrar kazandırmış ancak onlarca yıllık savaşlardan sonra Fransızları umutsuzluğa ve Avrupa'yı kendisine karşı oybirliğiyle savaş koalisyonu kurmaya da sürüklemiştir. Toplam hüküm süresi yirmi seneyi bulmasa da, görevden alınmasıyla beraber başarıları hızla geçersiz sayılsa da bu çılgın İtalyan tüm Avrupa'yı kontrol altına almayı başarmıştır.
Başrol Christian Clavier'i genellikle komedi yapımlarında görmeye alışık olsak da (Asteriks ve Oburiks filmlerini izlediyseniz eğer bu diziyi izlemeden önce hemen unutun) imparatora makul bir şekilde benziyor, oyunculuğu da oldukça iyi ve inandırıcı.
Josephine Beauharnais'i pek sevmesem de Isabella Rosellini mükemmeldi. Baba-oğul iki Depardieu'yü birden görmek güzeldi; Gérard Depardieu bana yeni imparatorun bakanlarından birinin rolünde hoş görünüyordu. John Malkovich birkaç hükümetten geçen, her devrin adamı, bukalemun misali uyum sağlayan önemli bir Fransız siyasi figürünü hayata geçirmiş.
Bu dizide dediğim gibi çok önemli olan kostümler ve setler, prodüksiyonun görsel güzelliğinin ve tarihi titizliğinin ayrılmaz bir parçası. Burada çalışan herhalde iyi bir tarihçi ekibi vardı, detaylar en ince ayrıntısına kadar dikkate alınmış. Malumunuz yeşil perde teknolojisi diye bir 'şey' var uzun zamandır ve günümüz oyuncuları neredeyse mekan dekor falan görmeden film-dizi çeker hale geldi. Tarihi Fransız saraylarından ve diğer heybetli yerlerden çekim yeri olarak fazla fazla yararlanılmış burada, düzenlemeler iyi.
Savaş sahnelerine az yer verilmiş olmasına eleştiri yöneltilebilir ama söylemeliyiz ki Napolyon Bonapart'ın belli başlı tüm savaşları (Austerlitz, Eylau, Rusya bozgunu ve Waterloo yenilgisi ) aslında çok iyi sahnelenmiş. Fazla keyifbozanlık yapmadan dört bölümün içeriklerinden de kısaca bahsedeyim.
1.Le Chant du Départ : Napolyon Bonapart'ın sonunu getiren Waterloo Savaşı'nın ardından sürgün gönderildiği Saint-Helene Adası'nda başlıyor açılış bölümü. Burada eski yaşamını hatırlayan Bonapart'ın ilk anımsadığı Josephine ile ilk karşılaşması oluyor. Daha sonra askeri yaşamındaki önemli olaylar tarihi sırasına uygun olarak izleniyor, Kralcı isyancıların 1795 yılındaki krallık yanlısı Vendémiaire isyanı ve bastırılmasını, 1796'daki Arcole Savaşı.
Napolyon ve Josephine'in gelecekte yaşayacakları Chateau de Malmaison'u incelemeleri ve Napolyon'un Charles Talleyrand ve Joseph Fouché ile kurduğu ittifaklara değiniliyor. Çoğu kişinin bu yıl öğreneceği, Napolyon'un o dönem Türk toprağı olan Mısır ve Suriye'deki savaşlarına (1798-1801), Brumaire Olayları'na (1799) yer veriyor.
2.Le Soleil d'Austerlitz : İkinci bölüm 1804'te d'Enghien Dükü'nün tartışmalı tutuklanması ve infaz edilmesiyle başlıyor ve Napolyon'un imparatorluk taç giyme töreni ile devam ediyor. Rusya ile yaptığı bir dizi muharebelerin en azından ilk bölümünün başlangıcı olan Austerlitz Muharebesi'ni (1805) ve ardından Jena-Auerstedt Muharebesi'nin (1806) işlendiği bu bölümün diğer önemli gelişmesi Napolyon'un Polonyalı bir soylu olan Maria Walewska ile ilişkisi ve eşi Josephine ile olan sorunları da gösteriliyor. Mareşal Michel Ney ve Eylau Savaşı (1807) da bu bölümde işlenmiş.
3.L'Empereur des Rois : Napolyon'un İber Yarımadası'nı işgaliyle Avrupa'nın sürüklendiği yeni kargaşa dönemi (bu dönemi anlatan ünlü Sharpe dizisini de bilahare yazmak niyetindeyim) ve ailesiyle ilgili sorunlar, Josephine ile boşanması, Tilsit'te Rus Çarı Aleksandr ile kısa ömürlü bir barış anlaşması imzalaması var ve bu sırada bir adet gencecik Toby Stephens görüyoruz.
1809 yılındaki Aspern-Essling Savaşı'ndaki yenilgisi ve 1810'da Parma Düşesi ünvanlı Avusturyalı Maria Luisa ile evliliği ve 1811'de yıllardır beklediği varisi oğlu 2.Napolyon'un doğumu (tam adıyla Napoléon François Joseph Charles Bonaparte 1811-1832), Napolyon'un 1812'deki Moskova işgalini Kremlin'den izlemesi gösterilmiş. Belirtelim ki Napolyon Moskova'yı düşüren tek batılı lider-devlet adamı-askerdir.
4.L'Immortel de Sainte-Hélène : Son bölüm, Rusya'dan acı bir geri çekilme ile başlıyor. Napolyon'un bu korkunç geri çekilişinden sonra diğer Avrupalı devletler Fransa'nın zayıflığını hissediyor ve yaklaşık altı ülke birleşerek 1813 yılında Fransa'ya karşı Altıncı Koalisyon Savaşı'nı ilan ediyor. Napolyon'un güçleri sayıca azdır ve gitgide daha da azalır ve 1814'te Paris düşer. Tahttan çekilmek zorunda kaldıktan sonra asıl memleketi Elbe Adası'na sürülür. Daha sonra önce yüz günlüğüne sonra tamamen ortalıktan kaybolmasına yol açacak meşhur Waterloo Savaşı (1815) ve yenilgisi ve nihai olarak Napolyon'un 1821'de Saint Helena adasında sürgünde ölmesiyle sona eriyor.
Bu yıl ve 2024'de Napolyon'a rağbet artacak gibi görünüyor; daha şimdiden Napolyon konulu iki mini dizi ünlü kanalların gündeminde. Birisi Stanley Kubrick’in hazırlıklarına yıllar boyunca devam edip ama bir türlü çekemediği ama Steven Spielberg’in TV için HBO'ya çektireceği dizi, diğeri de Warner Bros yapımı Napoleon olacak.
Dediğim gibi gayet güzel bir dizi, mutlaka izlemenizi öneririm. Tüm okumalarınız için ayrıca teşekkür ederim. Bir sonraki yazımızda görüşürüz!

Yorumlar

Bunları Okumuş Muydun?