Seyir Defteri #142 : The Englısh

Selamlar! İnanılmaz güzel bir western dizisi izledim, sizlerle paylaşmazsam olmaz.
Konumuz The English. Bir Amazon Prime işi olan diziyi geçen yıl tanıtımlarını gördüğüm anda beğenmiş ve hemen izlemeye karar vermiştim. Haliyle 2022 yılının son aylarında dizi sitelerinde yayınlanınca hemen arşivledim ve kardeşim Esma ile bu yılın Şubat ayında birlikte izledik ve ziyadesiyle beğendik. Amazon'un Teddy Bear'a çalışmak dışında birşeyler yapması çok hoş doğrusu :)
İngiliz yönetmen ve senarist Hugo Blick tarafından ince elenip sık dokunan The English toplamda altı bölüm ve bölümler yaklaşık 50 dakika. Çok sayıda filmini izlediğim Emily Blunt, yerli asıllı Amerikalı Chaske Spencer, Rafe Spall, Tom Hughes başrollerde; bir miktar da Ciaran Hinds var :) Çekimler benim gereksiz yere gıcık olduğum Midwest diye adlandırılan eyaletler Wyoming, Montana, Iowa, Dakota, Idaho ya da Minnesota eyaletlerinde değil, sanki 60'lı yıllardaki Spaghetti Westernler gibi İspanya'da çekilmiş. Gayet de iyi olmuş, arada fark yok çünkü. Son zamanlarda izlediğim en iyi aşk öyküsü diyebilirim The English için.
İzleyiciye bu büyük ve soylu ulusun güzelliğini hatırlatan, beyaz adamın uçsuz bucaksız kıtaya yerleşirken onlara neler kaybettirdiklerini gösteren, geçmişe özlem duymamızı sağlayan, güzel bir coğrafya ve yolculuk sunan bir dizi The English. Bu zorlu toprakların güzelliği her karede apaçık sergileniyor. Tüm insan ve toprak katliamlarını unutmayı başarabilirseniz, biraz da zamanda gitmeli gelmeli anlattığından dikkatinizi iyice verebilirseniz şahane bir izlence. Sinematografi şahane, her bir kare adeta tablo...
Efendim, 1890 yılında yeni kurulan Oklahoma bölgesine -daha eyalet değil- pespembe kıyafetleri ve ağzına kadar para dolu bir çantayla bir İngiliz kadın gelir. Kadının koca bir okyanusu aşıp buraya gelme nedeni oğlunun ölümünden sorumlu tuttuğu adamı bulmaktır. Bu uzun yolculuğu yapan kişi bir İngiliz soylusu olan Leydi Cornelia Locke'dur (Emily Blunt).
Cornelia bindiği araçtan sözümona bir otelin önünde inerken orada idam sehpası gibisinden bir yere bağlanmış vaziyette bir adam görür. Bu adam yerlidir ancak Amerikan süvari birliklerinden biridir, mavi giyinmiştir. Adamın neden bu halde olduğunu anlamaya çalışır; çünkü bu insanlar yaptıkları hizmetler sonucunda kendilerine vaad edilen toprakları talep etmişlerdir. Kendi ülkende beyaz adamdan yer istemek zorunda kalmak...
Öğlen sıcağının altında bağlanıp eziyet gören bu yerli adam Cornelia Locke'un dikkatini çeker.
Pawnee kabilesinden olan bu adam beyazlar tarafından büyütülmüş Eli Whipp'tir (Chaske Spencer) ve onu tutan bu adamlarla aralarında geçmişten kaynaklı bir olay vardır. Sıcağa, uzun yola ve gördüklerine daha fazla dayanamayan Cornelia oracığa yığılıverir, uyandığında burnu kanıyordur ve akşam olmuştur.
Otel sahibi Bay Watts (Ciaran Hinds), onun yanında büyük miktarda parayla seyahat ettiğini görünce ve -Cornelia'nın peşinde olduğu güçlü adamın isteğiyle- onu öldürmek niyetindedir. Bu inanılmaz yerdeki inanılmaz rahat ve büyük konfor sunan otel burası. Tek müşteri de parasını çalmaya çalıştıkları Cornelia Locke.
Ama işler Bay Watts'ın düşündüğü biçimde gitmez, Eli Whipp hepsini temize havale eder. Cornelia ona oğlunun intikamını almak için geldiğini anlatır ve akşam beraber Wyoming'e doğru yola çıkarlar. Batıl inanışı olan Cornelia Locke, onları yıldızların ve sihirin bir araya getirdiğini söyler.
Diğer yandan Caine County diye bir yerde, İngiliz çiftlik sahibi Thomas Trafford (Tom Hughes) sığırlarının kesildiğini keşfeder. Kasaba şerifi, Thomas Trafford'un aristokrat geçmişini göz önünde bulundurur ama rakip çiftçilerin veya varlıklı David Melmont'un (Rafe Spall) bundan sorumlu olabileceğine dair şüphelerini reddeder. Thomas Trafford ve David Melmont'un çok eskiye dayanan bir tanışıklıkları vardır.
Cornelia Locke ve Eli Whipp uçsuz bucaksız batı yollarında ilerlemeye devam eder. Bu sonsuz genişlikteki topraklarda Avrupa'nın çeşitli yerlerinden gelen insanlar vardır. Kapalı at arabalarından başka bir şeye sahip olmayan bir takım haydutların, Mennonit inancından yerleşimci aileyi katletmiştir. Mennonitler'in vagonunda Cornelia hayatta kalan bir çocuğu bulurken Whipp ise ölen annenin yeni doğmuş bebeğini alır. aralarına iki de çocuğun eklenmesiyle toplama aile hüviyetine bürünürler.
Kahramanlarımız çocukların güneye giden yeni yerleşimcilere ait karavanının parçası olduğunu öne süren yerli çift John ve Katie Clarke ile tanışırlar. Cornelia çocukları karavana götürmekte ısrar eder.
Çiftçi Timothy Flynn adında bir çiftçi eşini ve ardından kendisini vurur. Ordudan arkadaşı Billy Myers, Şerif Robert Marshall (Stephen Rea) cesetlerde değişik izler bulunup bulunmadığını sorar ve Billy'nin karısı Martha Myers (Valerie Pechner) markasız sığırlar mevzusunda Thomas Trafford'la yüzleşir. David Melmont'un Flynn'lerin parasını ödediğini öğrenilir. Bu arada Cornelia, bir Kızılderili tarafından bir mezar alanına izinsiz girdiği için öldürülen ve neredeyse kanun kaçağı Kara Gözlü Mog (Nicole McAuliffe) ve oğulları tarafından hedef alınır. Bu gözkapakları olmayan kadın dizideki korkutucu tiplerden biriydi, ölüp çıkacağı anı zor bekledim.
Cornelia çocukları Mennonitlerle yeniden bir araya getirir, ancak yerli çiftin göründükleri gibi olmadıklarını fark eder. İyi kimselermiş gibi görünen bu ikili aslında yoldan geçen yolcuları öldüren ve soyan, sonrasındaysa cesetleri elden çıkaran ve ganimetten pay alan haydutlar için çalışmaktadırlar ancak haydutlara ihanet ederler. Üstüne bir de Eli Whipp'i esir alınır. Cornelia Locke, Eli Whipp için geri döner.
Dediğim gibi dizi zamanda ileri geri gidip geliyor ve dördüncü bölüm itibariyle olayların yaklaşık on beş yıl öncesine gidiyoruz. Thomas Trafford, acımasız ve hırslı muhasebecisi David Melmont ile birlikte Wyoming'e gelmiş ve onbaşı Jerome McClintock ve diğer askerler Timothy Flynn ve Bill Myers ile tanışmışlardır. Bill Myers'ın kardeşi Koşan Atmaca'nın (Running Hawk) ellerinde ölmüştür ve intikam almak isterler.
David Melmont, Chalk River tarafındaki bir Cheyenne yerleşimini çalıntı bir Mitralyöz silahıyla katletmek için onlara katılır, bölüğün üyesi olan Trafford ve Whipp müdahale edemezler. Zaten Eli Whipp'in Trafford ve Melmont ile olan tanışıklığı buradan gelmektedir.
Ancak David Melmont İngiltere'ye döner ve Thomas Trafford'un nişanlısı Cornelia Locke'a bu katliama katılanın Thomas olduğu yalanını söyler. Askerlerin ordudan terhis edilmiştir, Trafford ise hapsedilmiş ve ikibin sterlin para cezasının ödenmesini beklemektedir. Bunun üzerine David Melmont parayı almaya Londra'ya geldiğinde Cornelia Locke ona gereken parayı verir ancak David Melmont bu hatrı sayılır miktardaki parayı Colorado'da kendi kişisel servetini kazanmak için kullanır.
Artık hanımefendilikten eli silahlı birine dönüşen Cornelia, Whipp'i kurtarır ve Kara Gözlü Mog denen ürkütücü ucube tarafından esir tutulan yerli bir çocuğu da kurtarırlar. Şerif Robert Marshall, Timothy Flynn ve Billy Myers'ın aynı tuhaf işaretlere sahip olduğunu keşfeder.
Whipp ve Locke artık kader ortağı gibi bir şey olmuştur. Güya yolun küçük bir kısmını birlikte gideceklerdi ama Eli Whipp onu kuzeye kadar götürmeyi kabul etti. Wyoming sınırına vardıklarında güzel bir akşamda geçmişlerine dair konuştular. Ayrıntı yok, izleyin görün :)
Martha'nın sığırlarını iade eden TomasTrafford, sürüsüyle Alberta'ya gitmiştir. Kendisinden şimdilik haber alınamıyordur. Cornelia takibinde ısrarcıdır, Eli Whipp de onun yanındadır elbette.
Eli Whipp, gezgin bir cerrah olan Flathead Jackson(Jack Klaff) bulur ve Cornelia Locke'un gizemi ortaya çıkar; Frengi. 14 yaşında ölen oğlu Thomas da hastalığı miras almış ve ölmüştür. Bunun üzerine Cornelia Amerika yolculuğuna çıkmış ve bu yolda Eli Whipp gibi altın kalpli bi adamla karşılaşmıştır.
Bu ölümcül hastalığa tutulan Cornelia yakında olmasa bile birkaç yıl içinde öleceğinin, daha da kötüsü yüzünü yitireceğinin farkındadır. Gezgin cerrah Flathead Jackson o dönem itibariyle zor bir şey olan fotoğraf çekme işini de yapabiliyordur. Vahşi batının göbeğinde gerçek bir fotoğraf makinesine sahiptir; inanılır gibi değil. Cornelia ondan Eli Whipp ile bir resmini yapmasını ister, hala bir yüzü varken...
Locke ve Whipp, Martha'nın çiftliğine ulaşır ve öğrendiklerini bir araya getirir: Melmont'un ve yakındakilerin neler yaptığı artık anlaşılmıştır. Martha'nın oğlu Jed, Melmont'un peşine düşerken ama ortalıkta dolaşan gizemli bir nişancı vardır.
Kim olduğu bilinmeyen bu adam o devirde herkesde bulunmayacak türden bir silah olan mitralyöze sahiptir ve tehlikelidir. Peki amacı nedir?
Aradan yıllar geçer. Tam on üç yıl sonra gezgin hekim Flathead Jackson'ın Vahşi Batı Gösterisi adındaki gezici tiyatro kupanyası İngiltere'ye gelir. Hastalığı iyice ilerleyen ve yüz şekli bozulan Cornelia, tüm yüzü kapalı ve üzerine de siyah kalın bir tül giymiş, görünmez denebilecek kadar örtülü bir halde burayı ziyaret eder. Vahşi Batı Gösterisi'nde Amerikadayken kurtarmış olduğu yerli çocuklardan Beyaz Ay'ı görür. Beyaz Ay Leydi Cornelia Locke'u hemen tanımıştır.
Bu arada Buffalo Bill'in 'Vahşi Batısı' da İngiltere ve Galler'e 1903 ziyarette bulunmuş ve film kareleri biçiminde resimler sunarak 1899'da İngiltere'ye bilinen ilk 'Batı'yı göstermiş. Yıllar sonra gerçekleşen tesadüfi Beyaz Ay-Cornelia buluşmasında, kamera sirkteki arabalardan birine yöneliyor ve aracın yanı kısa bir süreliğine açılıyor ve biri Cornelia'ya bakıyordu. Yönetmen kimi düşündü bilemiyorum ama ben bu kişinin Eli Whipp olduğunu düşündüm. Yıllar sonra Cornelia'yı bir anlığına bile olsa görmek için geri dönmüştü... O kadar güzel bir sevgiyi izlettiniz ki bize, inanılmazsınız Cornelia Locke ve Eli Whipp...
Çok uzun tuttum farkındayım ancak inanın buna değen bir dizi. Mutlaka ama mutlaka izleyin, kesinlikle öneririm! Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, sevgiyle kalın!

Yorumlar

Bunları Okumuş Muydun?