Seyir Defteri #139 : L.A.Confidential

Selamlar! En sevdiğim iki Film Noir'dan biri olan 'Los Angeles Confidential'ı (diğeri U Turn) önermek ve suçluları kovalamak için melekler Şehri Los Angeles'tayız.
Kadrosu destansı, bol ödüllü oyunculardan müteşekkil, kimler kimler var sayalım hemen; Kevin Spacey, Russel Crowe, Guy Pearce, Kim Basinger, Simon Baker, David Strathairn ve Danny DeVito. James Ellroy'un aynı adlı kitabından uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda Curtis Hanson var, süre 140 dakika. Sevdiğim şık bir polisiye Los Angeles Sırları. İzlemeyenler için keyifbozan uyarısı yapıp başlıyorum.
''Los Angeles'a gelin. Günler aydınlıktır. Plajlar geniş ve davetkardır. Meyve bahçeleri göz alabildiğince uzanır. İş bol, toprak ucuzdur. Çalışan herkes ev alabilir. Her evde mutlu bir Amerikan ailesi yaşar. Bunlar sizin de olabilir. Hatta keşfedilip meşhur olur, hiç olmadı en azından bir artiste rastlayabilirsiniz. Los Angeles'ta hayat güzeldir. Adeta yeryüzünde cennet gibi. En azından öyle anlatırlar. Amaçları bir imaj satmaktır. Sanki bir cennet bahçesidir şehir. Ama cennette bile sorun çıkar.''
50'lerin Los Angeles'ında yer altı dünyasının patronu sayılan Mickey Cohen'in hapse girmesiyle doğan boşluktan dolayı şehirdeki diğer suç örgütleri arasında liderlik savaşı başlar. Bir gece Cohen'in adamlarına bir baskın düzenlenir ve hepsi öldürülür. Öldürülenler arasında eski bir polis de vardır. Bu olayı soruşturmak üzere Los Angeles Emniyeti üç polisi görevlendirir.
Görevlendirilen polisler karekter olarak birbirlerinden çok farklıdır. Babası da ünlü bir dedektif olan Edmund 'Ed' Exley (Guy Pearce) teşkilatın akıllı çocuğudur. Kanunlara bağlıdır ve her şeyi yetkileri dahilinde yapar ve diğerlerinin önüne geçmek için her şeyi yapmaya isteklidir.
Wendell 'Bud' White (Russel Crowe), çabuk sinirlenen ve sonuca ulaşmak için her türlü yola başvuran ve gerekirse kuralları çiğnemeye gönüllüdür, ekibin kas gücüdür ve amir Dudley Smith (James Cromwell) onu Los Angeles'ta bir yer edinmeye çalışan şehir dışındaki suçlulara işkence etmek ve korkutmak için yanında tutmaktadır.
Üçüncü ve son polis Jack Vincennes (Kevin Spacey) ise; Los Angeles Emniyetini anlatan bir televizyon dizisine danışmanlık yapmakta, tanınan ve havalı olmayı seven biridir. İşte 50'li yıllar Los Angeles'ının boğazına kadar yolsuzluğa batmış bu karmaşık ortamında bir araya gelecek üçlü budur.
O dönem yeraltı dünyasının meşhurlarından Mickey Cohen'e yönelik yapılan bir operasyonda bir de polis ölmüştür. Olayı soruşturmak için bir araya gelen polislerimiz soruşturmanın çok çabuk sonuca ulaşmasıyla rahatsız olur çünkü bunda bir bit yeniği olduğunu düşünürler ve araştırmaya devam ederler.
Ve araştırmaları onları çok güzel bir kadına Lynn Bracken'a (Kim Basinger) kadar götürür. Lynn, Pierce Pachett (David Strathairn) ile 'Fleur-de-Lise' hizmeti (?) veriyordur ve dış görünüşü plastik cerrahi ile film yıldızlarına benzeyecek şekilde değiştirilmiştir.
Edmund Exley kısa süre sonra 'Nite Owl' adlı bir kafede bir soygun ve çok sayıda cinayeti araştırır. Bud White'ın eski ortağı Dick Stensland da buradaki kurbanlardan biridir. Exley ve Vincennes, suçtan dolayı üç siyahi şüpheliyi tutuklarlar ve zanlılar karakolda Exley tarafından sorgulanır. Exley zeka dolu yaklaşımlarıyla meslektaşlarının beğenisini toplar.
'Nite Owl' (Gece Kuşu) davası çözülmüş gibi görünse de, Exley ve White daha fazla araştırma yaparak etraflarındaki yolsuzluk kanıtlarını keşfederler. White ise Lynn ile bir ilişkiye başlar.
Tuhaf gazeteci Sid Hudgens (Danny DeVito) Vincennes'i, sinema sektöründe kalıcı olabilmek için mücadele eden aktör Matt Reynolds (Simon Baker Denny) ile bölge savcısı Ellis Loew (Ron Rifkin) arasında kazançlı bir skandal yaratma niyetinde eşcinsel bir buluşma kurma işine dahil eder. Varlığı, herhangi bir şeyi direkt izleme sebebi olan Kevin Spacey ve son yıllarda olup bitenler bir daha aklıma geliyor bu noktada.
Ancak Reynolds öldürülmüş olarak bulunur ve suçluluk duygusu içinde olan Vincennes, katili bulmak için Exley'in soruşturmasına katılır. Ekranlarda The Guardian dizisiyle yıllarca Nick Fallin olarak tanıdığımız Simon Baker'ı kısa bir rolle görmek güzeldi.
Döneme ait birçok ögeyi bünyesinde başarıyla barındıran film, doyurucu bir gangster filmi. Aksiyon doyurucu, görsellik iyi, oyuncu performansları yüksek. Sayısız kez izlediğim bu filmi her yeniden izleyişimde ''1950'li yıllarda sinema yıldızı olmak varmış'' diye geçiriyorum içimden :) Gerçekten de her şeyin altın zamanı, yalnız sinemanın değil. Adım başı bir yıldıza denk geliyorsunuz. Lana Turner sahnesine bakın mesela :)
En iyi yardımcı kadın oyuncu Oscar'ını alan Kim Basinger çok havalıydı. Filmde ekran süresi sınırlıydı ama 'bir şey yapmasın sadece salınsın yeter' demiş herhalde yönetmen :)
Güzel bir 'Film Noir'da güzel bir 'Femme Fatale' olmak güzel bir şey olsa gerek :)
Los Angeles Sırları alında 1997 yılının en iyi filmlerinden biriydi lakin aynı yıl Titanic de gösterime girmişti. Tüm Oscar ödüllerini Titanic toplayınca bu film biraz gölgede kalmıştı ama sakın izlemezlik etmeyin bence, şahane bir film. Bir sonraki yazıda görüşürüz!

Yorumlar

Bunları Okumuş Muydun?