Seyir Defteri #23 : 13 Reasons Why

Selamlar! Görüşmeyeli nasılsınız?
Gençlik dizileri izler misiniz? Çok sık olmamakla beraber biraz izlemişliğim var sayılır. Bugün sizlere Netflix'in kendi yapımlarından biri olan 'Ölmek İçin 13 Sebep' dizisinden bahsedeceğim. Dizi 2020 itibariyle bitmiş durumda. Dört sezon ve 49 bölüm.
İlk kusuru hemen belirteyim: Her bölüm bir saat uzunluğunda. Eğer 40-45 dakika olsaydı daha akıcı olurdu. Çünkü bazen inanın ergen budalalıkları çekilir/izlenir şey olmaktan çıkıveriyor hatta sizi sinirlendiriyor. Topluma bilinç aşılamak gibi bir vazife(!) de üstlenmiş bir diziden bahsediyoruz yahu! Eveeet, 'Netfilizşş' sayesinde nasıl şuur sahibi olduk? :) Hey Allah’ım ya…
Amerika’daki birçok şeyi fazlasıyla tuhaf buluyorum, buna eğitim sistemleri de dahil. Görebildiğimiz kadarıyla Amerikan okulları (ilköğretim+lise) inanılmaz maddi imkanlara sahip. Okullarda yok yok. En az 4-5 sporu icra edebilme olanağınız mevcut. Öğlenleri yemek hizmeti var, kalorileri hesaplanmış sağlıklı yiyecekler sunuluyor, isterseniz kendi yemeğinizi de getirebilirsiniz. Fen dersleri için her türlü ders gerecinin hazır bulunduğu çok sayıda laboratuar var. Etkinlik yapabileceğiniz sayısız kulüp ve dernek mevcut. Rehberlik ve danışmanlık hizmetleri, stadyum boyutlarında bir kütüphane, birden çok yabancı dil öğrenebilme imkanı, resim atölyeleri, müzik salonları, yüzme havuzları… Saysam bitiremem. Artı okulda giyim serbest ve sabahları ebeveynleri tarafından araçları ile okula bırakılıyor öğrencilerin çoğu. Keyifler gıcır yani.
Tuhaf şeyler de var. Kimsenin sabit sınıfı yok mesela. Dersin yapıldığı sınıf sabit, siz teneffüste yer değiştiriyorsunuz. Bu yüzden her ders arasında ortalık kavimler göçü gibi oluyor. İspanyolca mutlaka öğretiliyor, Fransızca ve Almanca da yine zorunlu öğretilen diller arasında. Ama gelin görün ki bu üç zorlu dili öğrenmek şöyle dursun, kendi dillerini konuşamıyorlar doğru düzgün. Kendini adamakıllı ifade edebilen çok az genç vardı, kavga küfür ise gırla. Okul nüfusu popüler olanlar ve olmayanlar diye görünmez biçimde neredeyse ikiye ayrılmış. Çalışkan olmak geçer akçe değil, 'inek' diye de dışlanabilirsin, mutlaka popüler olmalısın. Bu ne yahu?
Doğal olarak bir kıyaslama kaçınılmaz oluyor. Güzel yurdumda durum pek parlak değil ne yazık ki. Türk genci Amerikalı akranının imkanlarına sahip olmadığı gibi birçok eksiklikle de mücadele ediyor. Okullarımız fiziksel olarak yetersiz. Yeni nesilde okuma hevesi de pek yok ne yazık ki. Amerikalı gençlerde de bu durum aynı.
Hadi burada şartlar elvermiyor diyelim, sizin gerekçeniz ne Amerikan bebeleri, ha ? Derdiniz ne çocuğum sizin? Sporcu olsan burslu giriş imkanın var üniversiteye, ki zaten her sporu yapabilirsin okulda. Gül gibi müstakil evlerde oturuyorsunuz, herkesin odası var. Yediğiniz önünüzde yemediğiniz arkanızda. Ama yok. O kadar katılabileceği etkinlik dururken anca git uçucu/uyuşturucu madde çek, ayılık yap, akranına zorbalık uygula. İşte Amerikan gençliği!
Bu dizi Amerikan liselerinin en büyük sorunu olarak addedilen 'akran zorbalığı' konusuna dikkat çekmek için yapılmış. İlk sezon Jay Ascher’ın kitabından uyarlama, ikinci sezonda konuya bağlı kalınmış, kalan sezonlarda ise çıkış mevzusuna hem bağlı kalınmış hem bağımsız işlenmiş. İlk sezonda Clay Jensen (Dylan Minette) ve Hannah Baker (Katherine Langford) merkeze alınmış. Hannah gerçekten çok güzel bir kız. Ancak zorbalık görüyor. Kalıcı bir arkadaşlık kuramıyor kimseyle ve neredeyse herkes kuyusunu kazıyor.
Bu güzellikle nasıl okulun en popüler kızı olmaz hayret gerçi. Popüler kız Jessica Davis (Alisha Boe) okul takımının amigo kızlarının başı (ömrümde hiç siyahi popüler kız görmedim ya neyse). Konuyu çok dağıtmayayım, Hannah bir partide (partilere genelde tüm sınıf birlikte gidiliyor, başka birçok davetli de oluyor) okul futbol takımının oyuncularından olan Justin’den hoşlanıyor. Justin Hannah'a iyi davranıyor, her şey normal gibi.
Sonra tıpkı sevgili gibi buluşuyorlar ve birlikte dışarıya falan çıkıyorlar. Ancak Justin kötü niyetli ve Hannah'ın uygunsuz bir resmini çekiyor, bununla da kalmayıp bu resmi okuldaki herkese gösteriyor/yayıyor. Bunu diğer erkeklerden daha popüler olmak ve onların bir adım önüne geçmek için yapıyor (özellikle de takım kaptanı ve çocukluk arkadaşı olan Bryce'a hava atmak için) zerre vicdan azabı duymadan hem de.
Bu yani, bu kadar! Hannah linç ediliyor, kimse yüzüne bakmaz oluyor. Justin için sıkıntı yok tabi, o erkek ne de olsa. Oysa Hannah...
Okulun sporcu tayfasının (jocks deniyor sporculara) da baskısı ile Hannah iğrenç biri olarak ilan ediliyor, hem okulda hem çalıştığı yerde kötü muameleye maruz kalıyor. Sırf kıza çatmak için çalıştığı yere bile salça olunuyor.
Okulun sessiz çocuklarından Clay ondan hoşlansa ve ona yardım etmeye çalışsa da mümkün olmuyor (Clay de kısmen zorbalık gören öğrencilerden), Hannah yaşamını sonlandırmadan önce kendini bu hale getirenleri ve kendince gerekçelerini saydığı kaset kayıtları oluşturuyor. Toplamda 13 kişiyi işaret ediyor. Kasetleri en güvendiği kişi olan Tony Padilla’ya (Christian Navarro) veriyor. Kasetlerin dinlenme kuralı ise isim sırasını takip etmek ve kasetleri sıradaki kişiye teslim etmek. Hannah maalesef kendi canını alıyor, okul şoke oluyor (bu sahne açıkça gösterilmiş dizide).
İkinci sezonda Hannah’ın ailesi okula dava açıyor ve bu sezon tamamen mahkemeyle geçiyor. Kulağa sıkıcı gibi geliyor ama bence bu sezon iyiydi. Sık sık geri dönüşler yapıldı ve olayları diğer insanların bakış açılarıyla görmemizi sağladı. İlk sezondaki çıkış noktasından ilerlendiği için 'ne alaka ne oluyoruz' durumu oluşmadı. Aslında Hannah'tan hoşlandığını bir türlü dile getiremeyen Clay değilmiş yalnızca, Zach için de aynı şey söz konusuymuş. Bu ikisi Hannah hayattayken konuşsalar, tüm bunlar hiç olmayacaktı belki.
Kendini aklamak adına yalan söyleyenler, gerçeği çarpıtanlar, olduğundan farklı görünenler derken herkesin ipliği pazara çıktı. Gençlerin konuşmak yerine koridorda birbirine girerek toz duman dövüşmesi güzeldi(!), sizin neyinize iletişim kurmak? Mahkeme süreci ise ailemizin açtığı davayı kaybetmesiyle neticelendi.
Üçüncü sezon başlarken duyduk ki Bryce Walker ölmüş. Eeee? Bryce pisliğin önde gideniydi. Futbol takımının kaptanı, muhitin en zengin ailesinin oğlu olması gibi nedenlerden kendisi hem popüler hem de arkadaşları üzerinde etkisi olan ve sözü geçen biriydi. Lakin bu sebeplerden hiçbiri Bryce'ın bir pislik olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu sezon bir de Walker ailesinin malikanesinde çalışan, Kenya’dan İngiltere'ye göçme Ani Achola dahil oluyor olaya, üstelik anlatımcı olarak.
Bu sezonu Ani'den dinlerken hem sinir katsayınız yükseliyor (okulda nakil öğrenci olarak hiç dışlanmadığı gibi üstüne ilgi odağı oluyor, evlerinde çalıştığı Bryce ile sevgili olması saçmalığı da cabası) hem de Ani karakterinin itici ve uyuz olması sebebiyle artı Bryce beyefendinin artık iyi insan olma çabası gibi bir saçmalık söz konusu olduğundan gıcık kapmaya başlıyorsunuz. Bu sezon en iyi şey Bryce Walker'ın ölmesiydi halbuki. Ayağını sürüdü gitti herhalde ki, en az kendi kadar şerefsiz olan kankası Montgomery de la Cruz da mevta oldu.
İlk iki sezon birbirine bağlıydı, üçüncü sezon kötüleri diğer dünyaya yolculadılar derken dizinin tutulmasından mütevellit bir de dördüncü sezonu çekilmiş. Amerikan liselerinin zorbalıktan sonra gelen en büyük sorunu olan silah ile okula saldırma konusu son sezon işlenen en yerinde konuydu sanırım. Bize ne kadar uzak bir kavram (Allah korusun). Amerika’daki okullarda pek çok olumsuz duruma karşı tatbikat yapılıyor (doğal afetler vesaire) ancak tatbikatı yapılan en olası durumlardan birinin silahlı saldırı olması yalnız düşündürücü değil, ürkütücü de.
Bol 'kamu spotu' türü bilgilendirmeler, kör olmayan gözlere parmak sokmalar derken bu sezonu da izledim (başlayınca bitiriyorum), okul kampına çıkmak, travmalarla yüzleşmek, daha önce normal olan kişilerin sonradan kafayı kırması, Justin olacak salağın hastalığa tutulup ölmesi ve Allah belalarını vermiş gibi yaşayan gençlerimizin nihayet liseyi bitirip mezun olmasıyla son sezonu da uğurladık (Netflix dizisi olması sebebiyle her yerden eşcinsellik çıktı bu sezon bir de ama oralara değinmeyeceğim).
İlk üç sezon gibi 13’er bölüm değil on bölümdü son sezon, zaten daha fazla uzatmanın gereği de yoktu. Haydi ilk iki sezon kendi içinde devam ediyor, e üçüncü sezonu da çektin de dördüncü sezon? Olmasa da olurmuş yani. Bu ileri zekalar kendi deyimleri ile 'hayatta kaldılar', mezun oldular evet liseyi bitirdiler ve dahası üniversite yolundalar. Şimdi üniversiteler endişelensin :(
İşte böyle sevgili okurlarımız. Gençlik dizilerine tahammülünüz varsa izleyebilirsiniz. Haftaya görüşmek üzere.

Yorumlar

Bunları Okumuş Muydun?