Seyir Defteri #5 : Filmlerle 2020

Bu yazıda sizlere 2020 içinde izlediğim tüm filmlerden bahsetmeye geldim. İyi ya da kötü, hepsine kısaca değinip yazının sonunda içlerinden en beğendiğim on tanesini sıralayacağım. Genellikle seçmekte zorlanırım, ne derece başaracağım meçhul.
Öncelikle bu filmlerin çoğunu, hatta neredeyse yüzde doksan kadar ezici bir çoğunluğunu, ramazan ayında izledim. Pandemiden dolayı izinli olduğum 5 haftayı Sbl bacım sayesinde oldukça kaliteli değerlendirme şansım oldu. Adeta sıkıştırılmış bir eğitimden geçer gibi, günde ikişer film izliyorduk. Es geçtiğimiz günler de oldu, yorgun olduğumuz için bire düşürdüğümüz de. Ramazan aylarının yaz mevsimine denk geldiği o muhteşem zamanlardan kalma ritüelimizdir, iftar sonrası başlayıp sahura kadar olan kıymetli zamanda film izlemek. Çünkü günler çok uzundu, haliyle tok ve enerjik olduğumuz saatler kısıtlıydı. Bir de ikimiz de söylemesi ayıp biraz pis boğazlı olunca -yalnız Sbl bunun kilo almayan cinsi, ben ise yüzerek verdiğim on kiloyu geri aldım bu süreçte- abur cubursuz film izlemek biraz tatsız geliyordu.

Sıralı gitmeye çalışacağım, unuttuklarım ya da sırasını karıştırdıklarım illa ki olacaktır. Kaç film izlediğim bana da sürpriz olacak bitince, o zaman hadi başlayalım!

1) If Beale Street Could Talk
İki genç siyahinin aşkını konu alan naif bir film. Aile kurmaya çalışan genç çift pek çok zorlukla yüzleşmek zorunda, ama bunlardan en büyüğü kocanın işlemediği bir suç yüzünden hapse girmesi. Genç adam hayatının en güzel zamanlarını kaçırıyor, aile olarak yaşayabilecekleri güzel zamanları onlardan çalınıyor. Naif bir romantik film. Tekrar izlemek ister miyim? Hayır.

2) On The Basis of Sex
Ruth Bader Ginsburg’un hikayesinden uyarlanmış, yani gerçek olaylara dayanan biyografik bir film. Kariyerinin ilk yıllarında yaptığı eşitlik mücadelesi konu alınmış. Kadının erkekle eşit olmayacağı/olamayacağı yönündeki toplumsal inanç ve gelenekler öyle baskın ki, eşitlik fikri bile adeta bir ütopya. İzlerken bir ara ben bile ümidimi kaybetmiştim, yalan yok. Can alıcı noktası ise, bir erkeğin çalışma hakları üzerinden gidilerek kadın hakları konusunda gelişme yaşanmasını sağlamış olması. Çünkü alışkın olduğumuz toplumsal cinsiyet rolleri gereğince, kimsesi olmadığı için annesine bakmak zorunda olan bir erkek pek eşine rastlanan bir örnek değil. Toplumsal cinsiyet rolleri diyoruz çünkü ; geleneksel erkek rolü olan ‘kazanıp para getirmesi gereken kişi olma’ sorumluluğunu yerine getiremeyen ve haliyle ‘evin bakımının ve sorumluluğunun ait olduğu kişi olma’ gibi geleneksel kadın rolünü üstlenmek zorunda olan bir ‘erkek’ mevzu bahis. Daha detaylı da işlenebilirdi, yine de bu film pek çok yönden beni tatmin etti. Tekrar izler miyim? Evet. Vurucu bir repliği de bırakmak istiyorum buraya. ‘’Sizden ülkeyi değiştirmenizi istemiyoruz. Bu zaten herhangi bir mahkemenin izni olmaksızın oldu. Sizden bu ülkenin değişim hakkını korumanızı istiyoruz.’’

3) The Platform
Bu yıl izlediğim filmler içinde en iyilerden, en etkileyici olanlardan biriydi sanırım. Benim gibi şiddet filmlerini rahatlıkla izleyen birini bile rahatsız eden filmdir kendisi. Mesaj konusunda biraz şüpheliyim sadece, bu kadar yalın bir mesaj olması mümkün mü? Yoksa senaryodan kaynaklı eksiklikler mi var? Metaforlarla arası iyi olan biri değilim, o yüzden aydınlatılmaya açığım. Mesela neden o dikey hapishaneye girmek istediler, bundan kazançları neydi? Ya da mesajdan çok gerilime odaklanmamızı ve belki de kendimizi sorgulamamızı istemiştir yönetmen? Tekrar izler miyim? Kesinlikle evet.

4) Das Boot
Üç buçuk saat boyunca gerilimi had safhada tutan, aksiyonu bol ve oldukça klostrofobik müthiş bir filmdi. Canım kaptanın yıkılışı hepimizi yıktı, bin bir mücadele ile kıyıya ulaştırdığı U-Botu sulara gömüldüğünde bizler de yıkıldık. Tüm mürettebatla bağ kurduğum, kendimi ekibin bir parçası hissettiğim bir filmdi. Gemicilik terimlerine yabancı olduğum için taktikler biraz havada kaldı benim için, ama hayatta kalacak kadar denizaltı bilgisi aldım diyebilirim :D Anksiyete soslu hem de! Bir daha izler miyim? Uzun olduğu için hayır, ama arada açıp ikonik sahneleri yeniden izleyebilirim.

5) Manchester by the Sea
Bu filmi çok sevdiğim bir arkadaşımın önerisi üzerine izlemiştim. Ancak onda yarattığı etkiyi bende yaratamadığı için sadece aramızda ‘parola espri’ye dönüştü. (O da büyük beklentilerle önermişti bana) İnstagramda önerisini gördüğümde ya da bir repliğine denk geldiğimde atıyorum, çok eğlenceli bir muhabbet dönüyor. (Filmden daha verimli oluyor benim için) Sulugöz bir insan olmama rağmen ağlamadım filmde. Gözümü bile doldurmadı, bir iki sahnede burukluk hissettim o kadar, tüm film koca bir iç sıkıntısıydı yani. Bir daha izler miyim? HELL NO.

6) Road to Perdition
İyi oyuncuların oynadığı hoş bir filmdi. Büyük buhran zamanında geçiyor film, bir çete için tetikçilik yapan Michael Sullivan’ın arkasından dönen dolapları öğrenmesi üzerine katledilen ailesinin intikamını almak üzere yola çıkışının öyküsü. Bu süreçte bir baba-oğul ilişkisinin de evrimini görüyoruz. Güzel bir filmdi ama tekrar izleyecek kadar büyük bir etkisi olmadı üzerimde.

7) Blue Valentine
Biraz aşk, biraz dram. Boşanmanın eşiğine gelen bir çiftin hikayesini en baştan ele alıyoruz, evliliklerini ve ilişkilerini gözden geçirmelerini izliyoruz. Hayatı ve ilişkileri sorgulatan, zaman zaman içimizi burkan, yormayan ve tatlı bir film. Ryan Gosling için bile yeniden izlenir. Sevdiğim bir repliği iliştirmek isterim buraya. ‘’ Öylece yok olup gideceklerini bildiğin halde, duygularına nasıl güvenebilirsin?’’

8) Crazy Stupid Love
HALA İZLEMEYEN YOKTUR UMARIM? Muhteşem bir filmdi, hatta yılbaşında yeniden izleyip mutlu olmalık. Bahçedeki hesaplaşma sahnesinde gözlerimden yaşlar gelerek güldüm. Yeniden izler miyim sorusunu az önce yanıtladım sanırım, EVET!

9) The Upside
Bu filmi de çok severek izlemiştim, hayatın kıymetini sorgulatan türden. Tipik iki aşırı uç insanın zorunlu bir şekilde bir araya gelmelerini daima eğlenceli bulmuşumdur. Yeniden izlenir.

10) Escape From Alcatraz
Kaçışın imkansız olduğu meşhur Alcatraz hapishanesinden kaçış öyküsü. Tekrar izlemem ama ilk kez izleyecekler için şans verilmesi gereken, güzel bir kaçış öyküsü.

11) Drive
AH RYAN! Mayıs ayı benim için Ryan Gosling ayı oldu, durduk yere yeni bir celebrity crush sahibi olduk iyi mi… Aksiyonlu, romantik ve hoş bir filmdi. Yeniden izleyeceğimi sanmıyorum ama izlemeyenler için güzel bir seyirlik.

12) Fracture
SIR ANTHONY HOPKINS! Dahil olup da güzelleştirmeyeceği bir film olabilir mi? Ek olarak kendini beğenmiş avukat rolünde Ryan Gosling var! Daha ne olsun… Kendini aklamaya çalışan manipülatif bir katil ile kendini beğenmiş ancak işinde başarılı bir avukatın adalet mücadelesi. Tekrar izlenir.

13) Black Sea
Denizaltı ile bu defa Karadeniz’e dalıyoruz, Nazi altınlarını bulmak için… Eski bir denizaltı, eski denizciler, Ruslar ve İngilizlerden oluşan bir mürettebat, insanoğlunun aç gözlülüğü ve güvensizliğinden doğan gerilimin ilerleyen dakikalarda vahşete dönüşmesi… Tekrar izlemem, ama ilk kez izleyecekler bir şans verebilir.

14) A Hard Day
Aksiyonlu bir Kore filmiydi. Kore filmleri seviyorsanız izleyin ama çok öveceğim bir film değildi, izlerken sıkılmadım ben. Fena değil.

15) The Keeper
Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlama. İkinci Dünya Savaşı zamanında İngiltere’de geçiyor. Başrol erkeğin tatlılığı izletti bunu da bana. Bu tarz filmler seviyorsanız keyif verecek bir film.

16) The Nice Guys
BUNU İZLEYİN VE İZLETİN! Gözlerimden yaşlar gelerek güldüm, kolay kolay bir film izlerken gülmem. Hele hele gözümden yaş gelecek kadar gülmem pek nadirdir. Ama bu filmin çoğu sahnesi absürtlüğü ile beni kahkahalara boğdu, gözümden yaş getirdi. Yılbaşında tekrar izleyeceğim. Hatta canım sıkıldıkça izlerim ben bunu. Zaten Russell Crowe ve Ryan Gosling olan bir yapım kötü olabilir mi?

17) Exam
Hoş bir gerilim filmiydi, şans verilebilir.

18) Where Hands Touch
Tutarsızlıkları ve gerçeklikten kopuklukları ile beni izlerken oldukça sinirlendiren filmdir, kocaman bir zaman kaybı!

19) Lars and the Real Girl
Bunu da izleyin ve izlettirin nolur :’( O kadar güzel, o kadar tatlı, o kadar insanın yüreğini burkan bir hikaye ki bittiğinde adam akıllı ağladım. Ryan Gosling, 10 yıl içinde Oscar alacağın bir yapım seçmek zorundasın bebeğim!

20) Thugs of Hindostan
Aamir Khan’ı ve filmlerini ne kadar çok sevsem de, bu film benim için koca bir hayal kırıklığı ve zaman kaybı. Maalesef olmamış. Bir de zamanında sinemada gidemediğim için üzülmüştüm, iyi ki gitmemişim dedim izledikten sonra. Süreden bağımsız sıkıcılığı,içeriğin boşluğundan. Aşina olduğumuz Aamir Khan filmi tadından çok uzak.

21) Into the White
Ay bu da çok güzel ve bir o kadar buruk bir dünya savaşı filmiydi. Sevenlerine tavsiye ederim.

22) Birds of Prey
Hayatımda izlediğim ilk süper kahraman filmiydi. Harley’nin manyaklıkları ve filmin tamamen kadın karakter üzerine kurulu olmasını sevdim. Eğlenceli bir filmdi.

23) And Then We Danced
Hoş bir filmdi, danslar ve müzikler kesinlikle çok güzeldi. Onun haricinde tam olarak anlatmak istediğini anlayabildim diyemem. Kafası karışık eşcinsel karakterler, aile baskısı, ataerkil toplum, parçalanmış aileler… Daha fazlası kalmamış aklımda.

24) To All The Boys I’ve Loved Before
Offff… Adına aldanıp izlediğim, bomboş bir teen-romance. Tavsiye edilmez, zaman kaybı.

25) Letters To Iwo Jima
Önünde saygı duruşuna geçeceğim, harika bir filmdi. Canım Kuribayashi… Zaten sürükleyici ve her karesi takdire şayan ama özellikle final sahnesi ile beni yerden yere vurmuştur.

26) Hyung / Brother
Do Kyungsoo olmasaydı izlemezdim. Diyeceklerim bu kadar. Do Kyungsoo her sahnesinde harika bir iş çıkarmıştı, ama diğer karakterler biraz tahammülü güç tipler.

27) Betonrausch
Hoş bir filmdi, vakit geçirmek için izlenebilir cinsten.

28) Fury
Bu filmden her bahsedişimde söylediğim kalıbı burada da söylemeden geçemeyeceğim ; göze parmak gibi yapılan Amerikan propagandası. Gerçekçi olmayan sahneleri saymazsak izlenebilir bir yapım. Brad Pitt için bile izlenirdi bence.

29) Green Street Holigans
Tatlı ve buruk bir film daha, güzel bir arkadaşlık filmi denebilir. Tabi holiganizm işleniyor filmde, buz gibi insanlar olarak tanıdığımız İngilizlerin söz konusu futbol olduğunda yapamayacağı şey olmadığını görüyoruz. Vaktiniz varsa izleyin derim.

30) The Life of David Gale
AY BU FİLM BİR HARİKAYDI! Tek kelime ile harika! Oyunculuklar, konusu, mesajı… Muhakkak izlenmesi gerekenlerden.

31) Confidential Assignment
Hyun Bin haricinde izlenecek yanı olmayan; aksiyon görüntüsü verilmiş, bolca salak karakterle doyurulmuş, sulu zırtlak kore filmi. Zaman kaybının bir tık üstü.

32) Manyeo
KESİNLİKLE İZLEMEYİN. Zaman kaybı oluşunun yanı sıra inanılmaz sinir bozucuydu. Adını görmeye tahammülüm yok.

33) Chinatown / Coin Locker Girl
Fena değildi, aksiyonu ve gerilimi tadında. İzlenebilir bir Kore yapımı.

34) Door Lock
İşte bu film gerçekten gerilimin hakkını verenlerden. İzlerken gerim gerim gerildiğim, son dakikaya kadar adrenalini yüksek tutmayı başaran bir yapım oldu benim için. Tavsiye edilir.

35) Manhole
İyi başlayıp, sonra hiç yapılmaması gerek bomboş aptallıklarla ziyan edilen bir film olmuş. Sinirlendim yine, izlemeyin o yüzden.

36) The Mountain Between Us
Çok beğendiğim bir filmdi bu. O buz gibi atmosfere rağmen içinizi ısıtıyor. Hem zor şartlar, hem dozunda romantizm ile kesinlikle keyifli bir yapım. Tavsiye ediyorum bunu da.

37) The Nanny Diaries
Kahvaltı yaparken, yemek yerken bir şeyler izlemeden duramıyorsanız tam öyle zaman dilimlerini değerlendirmelik tatlı bir film.

38) Suç Çetesi
Güzel ve aksiyonlu, Ryan Gosling var yani izlenir.

39) The Hateful Eight
En sevdiğim yönetmen olabilir Tarantino, filmleri hep çok ayrıdır benim için. Hateful Eight de öyle oldu, bol kan ve katıksız şiddet sahneleri haricinde genel olarak kurguyu akışı ve oyunculukları da çok sevdim. Tekrar izlenir.

40) The Gangster The Cop The Devil
Vasatın biraz üstü, sulu zırtlaklığı biraz daha azaltsa çok daha kaliteli bir iş olabilirmiş.

41) The Place Beyond the Pines
Spoiler vereceğim ama, Ryan öldükten sonra sıkıldım izlemedim. O ana kadar hoştu ama sonra sarmadı. Tercih sizin.

42) The Ides of March
Politikacılar ve çakallıkları. George Clooney ve Ryan Gosling var, tavsiye ederim.

43) Murder by Numbers
İdare eder, izlenebilir.

44) The United States of Leland
BUNU MUTLAKA İZLER MİSİNİZ LÜTFEN! Ah, çok çok çooook güzel bir filmdi. Ryan lütfen saçını bir daha asla siyah yapma bebeğim, çiroz halini beğenmiyorum zaten bir de siyah saçlar hiç olmamış. Ama baştan aşağı mükemmel bir film.

45) The Warden
İran sinemasından, yormayan güzel bir film.

46) Last Christmas
Ay bunu da iki gıdım romantizm göreyim, mutlu olayım diye açtım sonunda şırıl şırıl ağlattı… Belki benim ağlayasım vardı, belki siz çok ağlayan biri değilsinizdir ama buruk sona rağmen tatlı ve izlenesi bir film.

47) Seventh Son
Bunu kahvaltı yaparken izlemiştik ev arkadaşımla, fantastik falan çok sevdiğim şeyler değildir ama yine de sonuna kadar izledim. Vasatın bir tık üstü.

48) A star is Born
Lady Gaga’nın iyi bir oyunculuk çıkarmasını beklemediğim, tatlı bir dram-romantizm filmi. Müzikleri güzel, ayrıca Bradley Cooper’ın da iyi şarkı söylemesi sürpriz oldu bana. Aralarındaki kimyayı çok sevdiğim için izledim, pişman değilim ama şiddetle de tavsiye etmem. Vaktiniz varsa bakın.

49) Friends with Benefits
Justin Timberlake ve Mila Kunis için izledim, fena değildi vakti olan izleyebilir.

50) John Wick 1
Bol dövüşlü, bol silahlı, bol aksiyonlu intikam filmlerini severim. Keanu Reeves varsa daha da bir severim. İzlerken keyif aldım, su gibi aktı. Kafa dağıtmak adına izlenebilir.

51) John Wick 2

52) John Wick 3

53) Flags of Our Fathers
Iwo Jima’ya Mektuplar filminin yönetmeni Clint Eastwood bu filminde madalyonun diğer yüzüne, yani Amerikan tarafına odaklanmış. Amerikan propagandası yapmadan, gerçekten sadece savaşın zorluğuna ve insan olmaya odaklanışı yönünden beğenerek izledim. Keza Japon tarafından baktığında da Japonları tipik ‘gözü kara minik psikopatlar’ olarak tasvir etmek yerine insan olarak hikayelerini işlemiş. Aynı gün izlediğim için çok daha güzel oldu bence.

54) Infiltrator
Büyük bir suç çetesine yapılan operasyonun anlatıldığı güzel bir filmdi. Heyecanlı ve sürükleyiciydi, tavsiye ederim.

55) The Salesman
İran sinemasından, bence kesinlikle izlenmesi gerekenlerden biri. İçim ezile ezile izledim, nasıl oyunculuklar onlar öyle? Sembolizme çok düşmemiş, yormayan güzel bir film.

Çok konuştum biliyorum, o yüzden size mutlaka izleyin dediklerimi sırasız olarak listeleyerek yazımı noktalıyorum.

Platform
Crazy Stupid Love
The Nice Guys
Lars and the Real Girl
The Life of David Gale
Letters from Iwo Jima
The United States of Leland
The Hateful Eight
The Mountain Between Us
The Salesman

Yorumlar

Bunları Okumuş Muydun?