Seyir Defteri #253 : La Reine Margot

Selamlar! Fransa tarihinin karanlık bir dönemine Isabelle Adjani'nin güzel yüzü aydınlık katsın bugün.
Din uğruna yapılan savaşlar ne yazık ki tarihin her döneminde var olmuş ve genellikle de uzun sürmüş. Günümüzde din savaşları çoğunlukla Ortadoğu'ya ait gibi dursa da Aydınlanma Çağı'ndan evvel Avrupa'nın kaderi de buna yakınmış. Ancak aradaki fark şu; Avrupalılar akıllandılar ve artık bu işleri bıraktılar, Ortadoğulular ise son bir kişi kalana dek bu uğurda birbirlerini yok etmeye kararlı gibiler. Cehalet işte.
Fransa bugün laikliğe oldukça bağlı bir ülke ve bunda ne kadar haklı olduğu tartışılmaz. Bugünlere gelene kadar inanç çatışmaları yüzünden zorlu durumlara sürüklenmişler. Bugün Fransa'da çoğunluk Katolik mezhebine inansa da, ondan ayrılmaya kararlı Protestanlık inancı dolayısıyla ülkede büyük gerilimler yaşanmış. Ülkede yayılmaya çalışan Protestanlık inancının Fransa'da geçirdiği kısa zaman ve mensuplarının burada tutunamayışları Alexandre Dumas'nın aynı adlı eserinden 1994 yılında uyarlanan La Reine Margot (Kızıl Kraliçe) filminin konusu. Film tarihin en korkunç vahşetlerinden birine dair ürpertici bir içgörü sağlıyor ve 16. yüzyıl toplumuna yayılan din kökenli ahlaki iflasın rahatsız edici bir portresini sunuyor.
Avrupa tarihinin bu ilginç dönemine ışık tutan La Reine Margot'nun yönetmeni Patrice Chereau, başrol ise o güzel yüzüne bakmaya L'histoire de Adele H. filminde olduğu gibi doyamadığım Isabelle Adjani, Daniel Auteuil, Jean-Hugues Anglade, Vincent Perez, Virna Lisi ve Dominique Blanc gibi isimler var. Isabelle Adjani'nin canlandırdığı Kızıl lakaplı Katolik Marguerite de Valois'nın gelecekteki Protestan Henri de Navarre ile evliliği fonundaki mezhepler arası mücadeleyi ve kıyımı anlatıyor (Massacre de la Saint-Barthélemy 23-24 Ağustos 1572).
Sanırım tarih boyu Fransa'yı İtalyanlar idare etmiş desek tuhaf kaçmaz çünkü 16. yüzyıl sonlarında Fransa tahtında 9.Charles var -kendisinin annesi meşhur Caterina Di Medici- ve ülkede dini çekişmeler hat safhaya ulaşmış durumda. Katolikler ve Protestanlar (Fransız Protestanlarına Huguenot deniyor) aslında Catherina Di Medici tarafından yönetilen Fransa'nın siyasi kontrolü için savaşmaktadır.
Caterina Di Medici ya da Fransızların söyleyişiyle Catherine de Medici (Virna Lisi) kızı Marguerite de Valois'yı (Isabelle Adjani) önde gelen bir Huguenot ve aynı zamanda Navarre Kralı olan Henri de Bourbon'a (Daniel Auteuil) ile evlendirerek iyi niyetini ve barışçıl tutumunu göstermeye karar verdiği siyasi bir evlilik oluşturmak ister. Evliliğin kutlandığı ünlü Notre-Dame Kilisesi'nde bile tarafların birbirine olan düşmanlıkları ve şiddet hissedilirken Marguerite de Valois ve Henri de Bourbon'un evliliği gerçekleşir.
Usta bir siyasetçi olan Catherine de Medici bir yandan Papa Gregory XIII ve İspanya'nın, diğer yandan Protestan Devletlerin hassasiyetlerini diplomatik düzeyde uzlaştırmayı ve her şeyden önce nefret ve rekabeti yatıştırmayı amaçlar fakat Catherine De Medici'nin aynı zamanda Bartholomeus Günü için bazı planları vardır.
Henri'yi sevmeyen Marguerite, varlıklı bir aileden gelen Protestan La Môle (Vincent Perez) ile sevgili olur. Zehirleme yoluyla cinayetler ve saray entrikaları yoğunlaşır. Kraliçe Catherine'in oğlu Anjou Dükü'nü (Pascal Greggory) tahta oturtmak için yaptığı kötü niyetli komplo başta La Môle olmak üzere kızı Marguerite ve Navarre'lı Henri'nin hayatlarını tehdit eder.
Fransa Krallığı içinde Dük Henri de Guise'nin (Miguel Bosé) Katolikler ile Amiral Gaspard de Coligny'nin (Jean-Claude Brialy) liderliğindeki Protestan grubu arasındaki uzlaşmazlıklar ve komplolar sürer. Suikastçılar Henri için sayfalarına arsenik sürülmüş bir kitap tasarlamıştır ancak bu Kral Charles'ın yavaş ve acı dolu ölümüne neden olmuştur.
Güvende hissetmeyen Henri ise Navarre'a kaçar ve La Môle'u Margot'u almaya gönderir ancak Guise Dükü onu yakalar. Margot onu kurtaramadan La Môle Bastille'de öldürülür ve Kral Charles da sonunda yaşamını yitirir. Marguerite, Anjou'nun III. Henry olarak Fransa Kralı ilan edilince kaçar.
Fransa'nın önde gelen oyuncusu Isabelle Adjani, en iyi performanslarından birini izleyicinin sempatisini kazanarak sunuyor. La Reine Margot aynı zamanda şimdiye kadar vizyona giren en görsel açıdan görkemli filmlerden biri; dönemin çöküşünü gösterirken kullanılan büyük bütçe ve mekanlar kesinlikle hakkını vermiş ve kostüm dalında haklı olarak Oscar'a aday gösterilmiş.
La Reine Margot'u beğenilen 1998 yapımı 'Elizabeth' filmlerininin öncüsü olarak görebilirsiniz, izlemenizi öneririm. Bir sonraki yazıda görüşürüz!

Yorumlar

Bunları Okumuş Muydun?