Seyir Defteri #241 : The Whistleblower

Selamlar! 'Hiçbir şey gerçeklerden daha tehlikeli değildir' durumu ne denli gerçek olabilir?
Bugün 11 Temmuz ve ne yazık ki Srebrenica Katliamı'nın yıldönümü. Yakın coğrafyamızda kısa zaman önce vuku bulan gerçeklere ışık tutan The Whistleblower dilimize Muhbir adıyla çevrilmiş. Filmi genellikle televizyon için çalışmış Kanadalı Larysa Kondracki yönetmiş. Geçen yıl blogda benzer konulu As If I'm Not There filmini önermiştim ve her yıl bu tarihte Balkanlardan bir film önermeyi sürdüreceğim.
Başrolde Rachel Weisz (Agora), yardımcı rolledeyse David Strathairn, Nikolaj Lie Kaas, Anna Anissimova, Roxana Condurache, Monica Bellucci, Vanessa Redgrave, Paula Schramm, Liam Cunningham, Benedict Cumberbatch ve Pilou Asbaek var.
Larysa Kondracki'nin iki filminden biri olan Muhbir, Amerikalı kadın polis Kathryn Bolkovac'ın bizzat yaşadığı olayların filme aktarılmış hali diyebiliriz. 2011 yılında kitap yazan Bolkovac'ın bir de internet sitesi var,, dilerseniz bakabilirsiniz. Filmin süresi 112 dakika ve 2010 yapımı.
1990'lı yıllarda Nebraska'lı bir polis olan Kathryn Bolkovac (Rachel Weisz) büyük bir savaşın ardından bölünme sürecine giren Yugoslavya'da uluslararası güçlerin görev yapmasının artık bir gereklilik hali alması üzerine Saraybosna'da görev almak üzere ülkesinden ayrılır.
Katheryn Bolkovac Yugoslavya'ya geldikten sonra burada türlü şiddet mağdurlarına yardımcı olur ve bir süre sonra da barış gönüllüsü olarak gittiği Saraybosna’da BM’nin Toplumsal Cinsiyet Bürosu’nun başına geçer.
Alışık olmadığı bir yerde bulunsa da zamanla burada tuhaf şeyler olduğunun farkına varan Katheryn'in karşısına BM memurlarından, yerel polise ve hatta bazı barış gönüllülerine kadar neredeyse her makamın bulaştığı korkunç bir sanayi olan insan ticaretinin yarattığı skandallar çıkar.
Kathryn ilgilenmeye çalıştığı kurbanlardan Raya (Roxana Condurache) ve Irka'yı (Raisa Kondracki) mahkemede kaçakçılara karşı ifade vermeye ikna ederek onların güvenliğini garanti altına alır; ancak bu kişiler Birleşmiş Milletler yetkilileri tarafından umursanmaz. Katheryn eğer bir şeyler yapmak istiyorsa tamamen tek başına olduğunu anlar.
Kathryn tarafından kurtarılmalarına rağmen mahkemeye çıkamayacak kadar korkmuşlardır daha sonra da yozlaşmış bir barış gücünün onları ihbar etmesi üzerine insan tacirleri tarafından yeniden yakalanır.
Katheryn her yöne yayılan bu entrikayı ortaya çıkardıkça, kimsenin hesap vermeyeceğini de anlar. Gerçek bir hikâyeye dayanan film, tek bir kişinin rezil gerçekler karşısında adalet arayışını anlatıyor.
Srebrenica'da hayatını yitirenleri rahmetle anıyorum. Film izlenmeye değen bir yapım, öneririm. Bir sonraki yazıda görüşürüz!

Yorumlar

Bunları Okumuş Muydun?