Seyir Defteri #189 : Terminal
Selamlar! Havalar kapalı, modern bir 'Film Noir' iyi gidebilir.
Vaugh Stein tarafından yönetilen filmin özellikle görüntü yönetmeni Christopher Ross iyi bir iş çıkarmış, film resmen ışıldıyor. Başrollerde Margot Robbie, Simon Pegg, Dexter Fletcher, Max Irons ve Mike Myers var. Biraz adı duyulmamış ya da genelde 2004 yapımı The Terminal ile kaıştırılan filmimizde olaylar İngiltere'de geçiyor ve süre 95 dakika.
Film görsellik açısından oldukça gösterişli , hem hareketli hem de biraz karanlık tadı barındırıyor. Olumsuz tarafı ise Margot Robbie gene Harley Quinn gibi. Ben gerçi o süperkahramanlı DC filmlerin hiçbirini izlemedim ama takdir edersiniz ki insanın gözüne çarpıyor sağdan soldan. Sanki gene aynı karakteri oynamış gibi bir durum olmuş; deli dolu, bol renkli, çılgınca. Neyse konuya dönelim.
Adı söylenmeyen karanlık bir şehrin merkezinde geçen bir kafede çalışan ama diğer yandan iki farklı hayat süren kafası çalışan meraklı ve güzel garson Annie (Margot Robbie), ölümcül bir hastalıkla savaşan bir öğretmen Bill (Simon Pegg), şeytani bir görev yerine getiren iki suikastçı Vince (Dexter Fletcher) ile Alfred (Max Irons) ve gizemli bir hademe Bay Franklyn'i (Mike Myers) konu alıyor.
Yoğun karanlığı tek tük bölen neonların ışıldattığı kentimizde bomboş terminalde Bill hiç gelmeyecek bir treni beklemektedir. Temizlikçi Bay Franklin ona bu akşam tren olmayacağını söyler ama Bay Franklin aslında halledilmesi gereken kirli işleri olan biridir ve iki tetikçi tutmaya karar verir.
Diğer yandan da sevimli mi sevimli, çeneli mi çeneli ve bir o kadar da ilgi çekici Annie ile muhabbete dalar.
Bay Franklin'in bu kirli işine talip olanlardan biri de gizemli bir kadındır. Bu kadın diğer iki tetikçiden daha iyi olduğunu söyler. Zaten Franklin de tutmuş olduğu erkek tetikçiler Vince ve Alfred'e ilk iş olarak belirli bir yerden bir evrak çantasını almalarını ister.
Ancak intikam ateşiyle yanıp tutuşan, esrarengiz bir suç dehasının konuya dahil olması yüzünden hayatları birbirine giren ekip, ölümcül sonuçlarla karşı karşıya kalır.
Margot Robbie tatlı ve her zamanki gibi kedini izletiyor. Piyasa filmleri arasında biraz gölgede kalmış bir yapım ama başta da belirttiğim gibi görsel emek için bile bir şans verebilirsiniz. Çoğu an fotoğraf karesi gibiydi.
Kara filmleri severim, günümüzde pek rağbet görmüyor; bu yüzden tıpkı western gibi örnekleri az. Margot Robbie de olunca keyifli bir seyir oldu.
Konusunu biraz dağınık anlatmış olsa da sağladığı izleme keyfi iyiydi. İşte böyle sevgili okurlarımız, bir sonraki yazıda görüşürüz!
Comments
Post a Comment