Seyir Defteri #263: Wuthering Heights

Selamlar! Havada rüzgar var, blogda uğultu...
Blogda dönem yapımlarına fazlasıyla yer verdiğimiz bilinen bir durum :) Bugünün yazısındaysa Bronte kardeşlerden Emily Bronte'nin eskiden Rüzgarlı Bayır şimdilerdeyse Uğultulu Tepeler olarak adlandırılan; televizyona, beyaz ekrana, radyo tiyatrosuna ve sahneye birçok kez uyarlanmış ilk ve tek eseri var.
Kitabın en önemli uyarlamaları ise başrollerinde Laurence Olivier ve Merle Oberon'un olduğu 1939 yapımı film; iki kez James Bond'a hayat veren Timothy Dalton ve Anna Calder-Marshall'ın rol aldığı 1970 yapımı film; Juliette Binoche ve Ralph Fiennes'in müthiş uyumuyla karanlık tada sahip 1992 yapımı film, Robert Cavanah, Orla Brady ve Matthew Macfadyen'i barındıran 1998 çıkışlı televizyon filmi, İngiltere'nin iyi kanallarından ITV'nin Tom Hardy ve Charlotte Riley'i barındıran mini dizisi ve en yeni uyarlaması da benim ümitle beklediğim ama pek de iyi bulmadığım 2011 yapımı başrollerde Kaya Scodelario'nun olduğu film. İzlemeye değer bulduğum uyarlamaların posterlerinden yaptığım derlemeyi de şöyle bırakayım.
Bence bunların arasında özellikle Tom Hardy'i barındıran mini dizi ile 1992 ve 1998 yapımı filmleri izlerseniz yeterli, klasikleri seviyorsanız 1939 yapımı siyah beyaz uyarlamaya da bakabilirsiniz. Uğultulu Tepeler'de anlatılanın genellikle aşk olduğu kabul edilse de bence asıl konu intikam.
Geçtiğimiz yıllarda Uğultulu Tepeler'i bir kez daha okudum ama çeviriyi beğenmememden olsa gerek biraz mesafeli durduğum bir kitap ancak başka bir yayınevinin tercümesiyle yeniden okumak isterim. Fakat politik doğruculuk yapmak adına dönem dizi ve filmleri üzerinde oynama yapılmaya devam edilirse ben de izlememeye ve beğenmemeye devam edeceğim sanırım. Son uyarlaması diyebileceğimiz 2012 yapımı filmde Heathcliff'i James Hewson diye adı sanı duyulmadık bir oyuncuya neden oynatırsınız ki yani? Üstelik Heatcliff'i en son Tom Hardy canlandırmışken? Hadi yapımcılar bir şekilde 'olabilir bu, neden olmasın ki' deme gafletine düşmüş olsun, sen neden kabul edersin?
Earnshaw ailesi çocukları Hindley ve Catherine ve hizmetçileri Nelly ile Uğultulu Tepeler'de yaşamaktadır. Liverpool'a yaptığı bir geziden dönen Bay Earnshaw , Heathcliff adını verdiği sahipsiz bir çocuğu eve getirir ve ona çok iyi davranır; neredeyse kendi çocuklarını ihmal eder hale gelir. Hindley Heathcliff'i hiç sevmez fakat Heathcliff ile Catherine giderek yakın arkadaş olur.
Hindley üniversiteye gitmek için ayrılır ve birkaç yıl sonra Wuthering Heights'ın yeni efendisi olarak geri döner. Onun yokluğunda babası vefat etmiş ve hiç sevmediği Heathcliff koruyucusuz kalmıştır. Hindley ve eşi Frances, Heathcliff'in kalmasına izin verirler, ancak yalnızca bir hizmetçi olarak.
Sürekli hakir görülmeye dayanamayan Heathcliffe kendisine yapılanları hazmedemez, burada kalmasının tek sebebi Catherine'e duyduğu sevgidir. Catherine de ona karşı arkadaşlıktan öte beslemektedir. Bir gün Nelly'ye Heathcliff'e olan hislerinden bahseder ve onu sevdiğini ve yardım etmeye çalışacağını söyler, ancak sosyal statüsüleri uymadığından asla evlenemeyeceklerini düşünür. Heathcliff bu konuşmaya kulak misafiri olmuş ve Catherine'i yanlış anlamıştır. İntikam yemini ederek evden kaçar.
Ayrılışından üç yıl sonra, Catherine bu arada Edgar Linton ile evlenmişken, Heathcliff beklenmedik bir şekilde geri döner, artık zengin bir beyefendidir. Catherine'den intikam almak için Isabella'nın kendisine olan hayranlığından yararlanmaya karar vermiştir.
Dediğim gibi eseri bir kez daha okuyacağım ve önümüzdeki yıllarda yeni uyarlamalar çıkarsa mutlaka seyredeceğim. Bir sonraki yazıda görüşürüz!

Comments

Bunları Okumuş Muydun?