Seyir Defteri #243 : Waiting For The Barbarians
Selamlar! Son derece sıcak şu günlerde sizleri daha da sıcak bir yere götürmek niyetindeyim.
Waiting for the Barbarians geçen yıl yazdığım The Four Feathers (Dört Cesur Arkadaş) filmini anımsatacak bir film. Dilimize Barbarları Beklerken adıyla çevrilen film 2019 yapımı ve Kolombiyalı yönetmen Ciro Guerra'nın da anadili olmayan bir dilde çektiği ilk film olma özelliği taşıyor.
John Maxwell Coetzee'nin 1980 yılında kaleme aldığı aynı adlı eserinden uyarlanan bu filme gelmeden önce İtalyan yazar Dino Buzzati'nin 1940 yılında yazdığı Il deserto dei Tartari adındaki romanı ve bu esere dayanan 1976 İtalya-Fransa ortak yapımı Tatar Çölü (The Desert of the Tartars) filmi ve Yunan şair Constantinos Kavafis'in 1904 yılında yazdığı aynı adlı şiiri de göz önünde bulundurmamız lazım.
Oldukça güzel manzaralar sunan filmimizin kadrosunda Mark Rylance, Johnny Depp (Rum Diary, Public Enemies, Murder on the Orient Express, The Imaginarium of Doctor Parnassus), Robert Pattinson, Harry Melling (The Pale Blue Eye), Greta Scacchi ve Gana Bayarsaikhan var, süre 112 dakika.
Kuş uçmaz kervan geçmez denebilecek bir yerde askeri amaçlı bir yerleşim ve adı söylenmeyen büyük bir imparatorluğunun ileri karakolu diyebileceğimiz birlikleri mevcut. Buranın idaresi yıllardır imparatorluk ve barbar kabileller arasındaki barışı korumaya ve sürdürmeye çalışan Yargıç'ın (Mark Rylance) elindedir.
Fakat bu durum denetim için merkezden gelen Albay Joll'ün (Johnny Depp) gelişiyle değişir. Yargıç ona ne kadar sıcak davranıp, elinden geleni yapsa da Albay Joll ona karşı düşmanca tavır almakta gecikmez. Albay Joll acımasızlığıyla bilinmektedir.
Yerli halktan pek de hoşlanmayan Albay Joll, masum bir adamı ve yeğenini sudan bir nedenle sorgulamak ister. Sorguya işkencenin eşlik etmesiyle şaşıran Yargıç, Joll'ün amacını anlayamaz. Ertesi gün ayrılan Joll, Yargıç'ın düşüncelerini yok sayarcasına mahkumların derhal serbest bırakıp evlerine göndermesini ister.
Bir süre sonra, iki ayak bileği de kırılmış eski bir mahkumun sokaklarda dilencilik yaptığı görülür. Yargıç bu kızı (Gana Bayarsaikhan) görür ve babasının ölümü de dahil olmak üzere kızın yaşadığı tüm işkenceleri ve zorlukları öğrenir. Ona yiyecek ve barınak sağlıyan Yargıç ve kızı iyileştirmeye çalışır. Sinematografi kadar Moğol manken Gana Bayarsaikhan'ı da beğendiğimi belirtmeliyim.
Askerlerin gözleri yargıcın üzerindedir ve onun davranışlarını onaylamazlar. Yargıç kızdan kalede kalmasını ister ama kalmak istemezse de onu halkına geri vereceğine dair söz verir.
Bu isimsiz kızı kabilesine ulaştırmak için çölde yapılan uzun ve zorlu bir yolculuğun ardından Yargıç, barbarlarla yeniden temas kurmak umuduyla dağlardaki göçebelere yaklaşır. Göçebeler üzgün olsalar da yargıca güvenirler.
Yargıç geri döndüğündeyse Albay Joll'un yerine genç bir subay olan Mandel'in (Robert Pattinson) geldiğini ve kaleyi komuta etmekle görevlendirildiğini görür. Mandel olanlardan haberdardır ve yargıç'ı derhal sorgular ve düşmanla işbirliği yapmakla suçlar.
Mandel yargıcı ihanetle suçlanıp ve görevinden almış, kalenin tüm yetkilerini ele geçirmiştir; fakat düzeni sağlamak için bundan fazlasına ihtiyaç duyacaktır
Ben izledim ve beğendim, sizlere de öneririm. Bir sonraki yazıda görüşürüz!
Comments
Post a Comment