Seyir Defteri #194 : John Wick

Selamlar, Teduşka'nızın 2024 için yazdığı ilk Seyir Defterine hoşgeldiniz!
Bu seriyi yalan olmasın 2021'de Ekürim Nida ile bizim evde izlemiştik diye hatırlıyorum. Keanu Reeves'e rağmen pek izlemeye yanaşmamıştım, ama izleyince beğendiğim için bugün bu yazıyı okuyorsunuz :) John Wick serisi şimdilik dört filmden oluşuyor ancak beşinci filmin kısa süre içerisinde çıkacağı da kesin gibi. 2014, 2017, 2019 ve 2023 yapım yılları. Bir yandan da nasıl olacak diyorum, yazının ilerleyen safhalarında sizi spoilera boğduğumda siz de benim gibi düşüneceksiniz bence. Hadi gelin lafı uzatmadan John Wick dünyasına gidelim, çelik yelekler müesseseden!
John Wick beybimiz emekliye ayrılmış usta bir suikastçidir. Hala karısını kaybetmiş olmanın derin üzüntüsünü yaşamaktadır. Şöyle bakınca sessiz ve kendi halinde bir adam, hatta neredeyse 'vur ensesine al ekmeğini' havası veriyor. Filmin başlangıcı da esasen bu yanılgıya dayanıyor. Bir grup züppe -ya da mafya çocuğu Iosef Tasarov ve çetesi mi demeliydim- 69 model Mustang'ine göz dikene kadar. 'Ne kadar?' diye soruyor oldukça şımarık ve züppe bir edayla, John 'Satılık değil' diye karşılık veriyor. 'Her şeyin bir fiyatı vardır sürtük' diye Rusça cevap veren Tasarov'a 'Bu sürtüğün fiyatı yok' diye Rusça cevap alma şoku yaşatıyor bir de John abim. Sade, mütevazı, tatava yapmayan adam gibi adam. Aralara sıkıştıracağım bu övgülere alışın derim. İnsan Keanu Reeves'i elinde silah, takım elbise içinde çatışmadan çatışmaya koşarken görünce çok da sağlıklı düşünemiyor. Gerçi dizi çıkmış eşofmanla bile karizmatik bu adam, iltifat değil yalnızca gerçekler...

John Wick'in sade hayatında, eşini kaybettikten sonra değer verdiği sadece iki şey var ; Mustang'i ve karısının hediyesi köpeği. Bu bilgi, buradan sonra yaşanacak her şeyi anlamanız açısından hayati önem taşıyan bir bilgi. Güzellikle(!) istediği arabayı alamayan Tasarov, John'un evini basar, arabanın anahtarını almak için. John'ı uykusunda yakalarlar, araba anahtarını ararken yaşanan gürültüde minnak köpek havladığı için sonsuza kadar sustururlar yavrucağı. John'a iyi geceler dileyip son bir darbeyle bayıltır Tasarov. John'ı uykusunda yakaladığı için şanslıdır, dünya üzerinde yaşayacağı birkaç günü olmuştur böylelikle. Diğer yandan yaptığı şeyin nasıl bir olaylar silsilesine yol açacağından habersizdir. Köpüşünü bahçesine gömen John Wick, dünya üzerinde sevdiği son canlıyı da uğurlamanın verdiği acıyla -ve tabi kaybedecek bir şeyi kalmamış bir adamın boşvermişliği ile- intikamını almak üzere kollarını sıvar. (Evinin zeminine gömülü cephanesini, yeri balyozla kırarak çıkarmak gibi)

Oğlunun yediği haltlar babasının kulağına gidince, bir temiz dayak atıyor. 'Sana yaptığın şey için kızmadım, yaptığın kişi için kızdım' diyor ve John Wick'i anlatmaya başlıyor. 3 kişiyi bir kurşun kalemle öldürmüş mesela, onun için silahın belli bir tanımı yok yani. Emekli olabilmesi için imkansız bir görev vermiş, tüm düşmanlarını John Wick eliyle temizlediği için oldukları yere gelebilmiş Viggo. Azim ve iradeden müteşekkil bu adam peşinden gelecek, hiçbir şey yapamazsın diyor, çünkü anlaşılan 3 IQ'ya sahip oğlu Iosef başladığı işi bitirebileceğini düşünüyor.

Neyse buralar full aksiyon, kan ve dövüş. John Wick peşine takılan herkesi, tek kişilik bir ordu gibi ezerek hedefine ilerliyor. Ama izlemesi pek keyifli, pek estetik. Mekanlar da hep şık güzel yerler oluyor. Bu arada Continental Otel'e de değineceğiz. (Hatta bir paralel evren olarak mini dizisi de çekildi, ve ben de izledim, onu da yazacağım ileride) Bu otel sadece özel insanların kullanımına açık. Müşteri portföyü kanunsuz kişiler ; suikastçiler, mafyalar, aklınıza kim geliyorsa. Doktor hizmeti sunuyorlar mesela konuklarına, ama çamaşır konusunda pek iyi değillermiş, kan lekesi kuruyunca zor çıkıyor diye herhalde :D Mesela 'dün gece yaşanan talihsiz olayı telafi etmek' için son model spor bir araba hediye edebiliyorlar konuklarına. Talihsiz olay da, eli silah tutan herkesin John'a saldırması :D Filmin sonunda John, yoluna çıkan herkesten kurtulmuş ve köpeğinin intikamını almıştı. Ancak uyuyan devin uyanması yer altı dünyasında rahatsızlıkla karşılanacak ve John Wick'in başına ödül koyulacaktır...

Burdan sonrası ikinci filmin konusu. Kurşun kalemle 3 kişiyi öldürmesini yine duyuyoruz filmin başında. Abram diyor ki, 'bu adamla ilgili duymuş oldukların gerçeğin sulandırılmışıdır sadece', zaten ilk filmi izlerken gördük ki bu sözün eksiği var fazlası yok. Sonra telefon çalıyor, ucunda aramasından korktukları kişi, John 'öcü' Wick. 'Arabam sende' diyip kapatıyor, dedik ya tatava yapmayı sevmiyor adam. Az ve öz konuşmayı tercih ediyor, aksiyon adamından beklendiği gibi. Arabasını alırken biraz haşat oluyor ama anlıyoruz ki içinde önemli bir şey var ; karısıyla olan fotoğrafları ve anıları. Aurelio geliyor ekspertiz gibi, arabanın hasar kaydını yaptıkları sahne komikti, John bile gülümser gibi oldu bakın o kadar diyorum :D Neyse arkadaşlar, uzun lafın kısası ; bu filmde de John ağabeyimiz mecbur kaldığı için uluslararası suikastçılar loncasının (yok ahi teşkilatı) bir üyesini öldürdüğü için, 3.filme geçiyoruz :)

Parabellum'da, başına konan ödül çok daha büyük :D Tam 14 milyon dolar... Okurken Melek Subaşı'na bağlıyor insan. Sen... Milyar... Milyör... Sen bu parayı na'aptın? Yani Allah aşkına, napacaksınız bu parayı sevgili suikastçiler? Hem yaşayan bir efsaneyi öldürmeniz için çekeceğiniz zahmete karşılık düşük bir meblağ değil mi?
Aksiyon filmi hakkında yazmanın zorluğu, olay örgüsünün az görselliğin çok olması. Şimdi bir şey söylersem filmi özetlemiş olacağım. Muhteşem aksiyon sahneleri tasvir edilerek ziyan edilmeyi hak etmiyor. Sonuç olarak, John Wick için dünya geneli anonslarla açılan oyun -aynı zamanda, zamana karşı bir yarış da söz konusu burda- yine John Wick ağabeyimizin, zamanın birinde ölümsüzlük şerbetinden kana kana içmiş olmasından mütevellit onun lehine bitiyor, ve işler dördüncü filme kalıyor.

Şura yine John'un hakkından gelemeyince, onu kendi silahıyla vurmaktan başka çare kalmıyor. Nasıl mı? John eğer şuradan biriyle düello yapıp kazanırsa, tamamen kurtulup emeklilik hayatına dönebilecek. Ama şerefsiz Marquis bu düello'nun birinin aracılığıyla da yapılabileceği kuralına sarılıyor. John'la düello etmesi için seçtiği kişi de en yakın arkadaşlarından, zamanın en iyilerinden biri olan Caine... Onu da kızıyla tehdit etmeseler bu düelloyu kabul etmezdi ya neyse. Zaten görme engelli bir insana göre epey iyi işler çıkarıyor bu adam da, insan izlerken bi 'hadi lan ordan' diye düşünmüyor değil. Düello filmin en sonunda, ama başından beri o noktaya kadar ilmek ilmek işlenen olay örgüsüyle heyecanınız hep diri kalıyor. Ayrıca düelloyu kim kazanacak? John iyi bir dostunu öldürmek zorunda mı kalacak? Kazanırsa Şura'ya ne olacak? Continental otel cephesinde durumlar ne? Caine kazanırsa ne olacak peki? İşte tüm bunları ve daha fazlasını çözmek istiyorsanız serinin son filmi olan John Wick 4'ü izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Ayrıca serinin beşinci filmi de yolda malumunuz.
Çok kafa yormasın, izlerken baymasın, inandırıcılığı dozunda olsun şeklinde kriterleriniz varsa John Wick serisini düşünebilirsiniz.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

Yorumlar

Bunları Okumuş Muydun?