Seyir Defteri #56 : Anatomy Of A Scandal

Merhaba! Netflix'ten güzel bir dizi izledik. Konu itibariyle son dönemin ilgi çekici yapımlarından biri.
Daha önce hem benzer konulu olması hem de izlenebilir nitelikte olması sebebiyle yine Netflix yapımı olan Unbelivable dizisini önermiştim. Anatomy of a Scandal dizisi daha bu yıl çıktı, yalnızca 6 bölüm.
Özellikle oyuncu performanslarıyla öne çıkan dizinin başrolleri Sienna Miller, Rupert Friend, Michelle Dockery ve Naomi Scott. Kadroya bakınca BBC yapımıdır diyorsunuz (Netflix tabi ki BBC'ye yaklaşamaz) lakin kendi standartları dahilinde izlenesi bir dizi olmuş. Tür olarak mahkeme ve politik gerilim diyebiliriz.
Şu sıralar gündemi en meşgul eden şeylerden biri de Johnny Depp-Amber Heard arasındaki boşanma sonrası açılan iftira davası kuşkusuz. Ayrıldıktan sonra tarafların birbirine isnat ettikleri, geçmişe yönelik suçlamalar falan derken 'Me Too' hareketi de her anlamda yerini koruyor. Ben bu yazıyı yazarken dava henüz bitmemişti; kimin lehine sonuçlanacak merak ediyorum doğrusu. (Not: Davayı Johnny Depp kazandı.)
Anatomy of a Scandal dizisi Sarah Vaughn'ın aynı adlı kitabından uyarlanmış. Bakan James Whitehouse (Rupert Friend) bir kadın çalışan tarafından tacizle suçlanır. Haber duyulunca büyük bir rezalet çıkar.
İngiltere Parlamentosunda Göçmen Bakanlığı göreviyle iştigal eden James Whitehouse, yardımcısı ve meclis araştırmacısı olan Olivia Lytton (Naomi Scott) tarafından dava edilir. Sophie Whitehouse (Sienna Miller) bu olayı eşi James Whitehouse'un 'çalışma arkadaşlarından biriyle ilişki yaşadığı' biçiminde duymuş ama buna inanmamıştır.
Basın mensuplarının Whitehouseların evinin önünde yatıp kalkmaya başlamasıyla rezilliğin boyutları katmerlenir. Avrupa ülkelerindeki basının ne denli güçlü ve etkili olduğunu hatırlatmaya gerek yok.
Sophie Whitehouse ilk andan itibaren iddialara inanmaz ve eşini destekler. Mükemmel bir ailesi, harika çocukları ve çok güzel bir aile yaşantısı olan Sophie bunların çirkin bir iftira olduğunu düşünmektedir. Başlarda biraz tereddüt etse de eşiyle birlikte mahkemeye gidip her duruşmaya katılır Sophie.
Biz izlerken Sophie'nin tutumuna acayip sinir olduk. Eşini -doğal olarak- suçsuz saydığı için neredeyse soru bile sormadan hatta sorgulamadan hemen onun tarafında yer aldı. Belki bir eşten beklenen tavır budur ama bir düşünmez mi insan, çok ciddi bir durum söz konusu sonuçta.
James Whitehouse desen zaten ecnebilerin tabiriyle söylemek gerekirse kutsanmış bir hayatı var resmen. Varlıklı ve önde gelen bir ailenin iyi eğitim almış seçkin bir üyesi, ayrıcalıklı bir yaşama sahip.
Onu suçlayan Olivia'nın ailesine değinilmedi, iyi eğitim almış meclis çalışanı bir genç kadın, James ile yaşadığı yanlışlığı su götürmez ilişki dışında bir falsosu yoktu.
Meclisin genç ve gözde bir bakanı olarak aşırı bir tepki görmedi James Whitehouse ama yaşananlar insanlar arasında fısıldamalara ve söylentilere sebep oldu elbette. Hem zaten bir erkek daima bir kadından daha az zarar görür, değil mi?
James Whitehouse sorgulanırken haklı olduğunu düşündüğü için mi yoksa eşi tarafından gözlendiği için mi bilinmez, beyefendiliği elden bırakmamaya çalıştı. Mahkemede yalnızca hakim erkekti, iki tarafın avukatları da –biri siyahi olmak üzere- kadındı; bu kısım biraz Netflix tadı estirse de doğru düzgün bir anayasası bile olmayan İngiltere'nin tıkır tıkır işleyen bir adalet sistemi var doğrusu.
James ve Sophie'nin tanışıklığı üniversite yıllarına kadar gidiyor. O yıllardan beri birbirini seven çift büyük bir sınanmadan geçiyor. Tarafların üniversite yıllarında oynayan oyuncular özenle seçilmiş bence (ama aynı özen bir başka önemli karakter için gösterilmemiş ve bu durum inandırıcılığa şüphe düşürmüş açıkçası) Dava süreci ilerleyip iddialar dallanıp budaklandıkça geridönüşler de yapıldı. İdeal çift Whitehouseların üniversite yıllarına şöyle bir bakınca dava sürecini etkileyebilecek ilginç ayrıntılar ortaya çıktı.
Whitehouseların iki de ufak çocuğu var ve onlara bakması için evlerinde çalışan genç bir Polonyalı kadın çalışanları var. Göçten sorumlu bakanın evindeki bu bakıcıya karşı oldukça profesyonel yaklaşıyorlar. Çocukları okula getirip götürme vazifesi Sophie'nin. James işten gelince onunla ilgilenmek gibi bir olayı yok bu kişinin, James de bunu talep etmiyor zaten. (James'in nelerle suçlandığı göz önünde bulundurulunca insan da bakıyor haliyle kıza nasıl davranıyor diye)
Yılların stil ikonu Sienna Miller'ı evinin hanımı çocuklarının anası olarak izlemek değişikti. Bu dizide de gene çok şıktı. Canlandırdığı karakter çocuk edebiyatı mezunu, kendini eşine ve ailesine adamış biriydi. En zor anlarda bile iyi giyinmekten vazgeçmedi ve yalnızca bir duruşmaya katılmadı. O duruşma da artık James'ten şüphe etmeye başladığı andı. İngiliz sinemasının gülümseyen yüzlerinden Rupert Friend'den kitleler halinde soğuduk sanırım; o denli başarılıydı oyunculuğu.
Şahane yaşamlarının aksettirildiği kısımlardan sonra diziyle ilgili en iyi kısımlar mahkeme sahneleriydi bence. James Whitehouse hunharca sorgulandı.
Sorgulanan kişinin sıradan biri olmadığını, bir bakan olduğunu, buna rağmen asla ayrıcalıklı muamele görmediğini ve kendini aklamak için tüm gücüyle mücadele ettiğini gördük duruşmalarda. İzlerken aklımızdan bunların aslında gerçeğe çok yakın olduğunu düşündük; hukukun hakim olduğu ülkelerde şüphe görülmesi durumunda kim olduğuna bakılmaksızın kendini yargıç karşısında bulabileceğini ve bu andan itibaren işinin çok zor olduğu izleyiciye iyi aktarılmış.
Anlayamadığımız şeylerden biri de dava ilerleyip bunca pislik açığa çıkmasına karşın Sophie'nin eşine koşulsuz desteği oldu. Eşinin önce ilişkisi basına yansıdı, daha sonra olayın ilişki değil saldırı olduğu ortaya konuldu ama Sophie James'i desteklemekten geri durmadı. Zaman içerisinde üzülmeye başladı neyse ki. Elbette eşini sorgulamaya da.
Biz izledik beğendik. Sizlere de öneririm. Bir sonraki yazıda görüşürüz!

Comments

Bunları Okumuş Muydun?